Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2020 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Kötülük problemi

 Dünyada çok fazla acı var. Depremler, seller, felaketler, hastalıklar doğal kötülüğün; cinayet, işkence, tecavüz ise ahlaki kötülüğün örnekleri. Bundan yüzyıllarca yıl önce Epiküros: "Her şeye gücü yeten mutlak iyi bir Tanrı nasıl olur da dünyadaki bunca kötülüğü hoş görebilir" diye sormuştu. "Eğer Tanrı kötülüğü durduramıyorsa mutlak bir güce sahip değildir. Öte yandan kötülüğü durdurabilecek güce sahipse isteyerek durduramıyorsa böyle bir Tanrı' nın mutlak olarak  iyi olduğundan söz  edilemez. Bu durumda her şey Tanrı' dan geldiğine göre kötülük de Tanrı'dan geliyor olmalı. Yani Tanrı kötülüğün ve olmasını istiyor olmalı." Epiküros' tan sonra da bu soru yüzyıllar boyunca  ayakta kaldı ve teizme karşı getirilen en güçlü argümanlardan biri haline geldi.  Teizme yöneltilen bu eleştiriye, teistlerin çok eskiden beri bir sürü yanıtları olmuştur. Klasik yanıt Allah'ın bir nedeni olduğudur. Allah insanlara özgür irade vererek ve bununla imtihana tabi

HANİ EVRENDE KUSUR VARDI?

Tamam da depremler niye oluyor? Niye başımıza geliyor? Kusursuz olduğunu söylediğimiz Allah hastalığı niye veriyor?  Mesela ateistlerin çok kullandığı bir şeydir. İnsan hastalanıyor, gözü bozuluyor, yatağa düşüyor doğru mu? Kusursuz diyorsunuz bunlar oluyor... Şimdi niye öyle bir eleştiri beyan edip kusur olduğunu söylüyorlar? Hastalığın kötü olduğuna inandığı için olabilir mi? İlk olarak  hastalıkları ve musibetleri kötü olarak mı tarif edeceğiz? Öncelikle kötülüğü anlayıp daha sonra kötülük problemi üzerinde tefekkür etmemiz elzem olacaktır.  Şimdi biz bir şeyin kusurlu olup olmadığını nasıl anlarız? Mesela ben desem ki; bu bardak buraları süpürmüyor arkadaş. Bu ne kadar kusurlu bir bardak desem saçma olur değil mi? Pekala bir şeyin kusurlu olup olmadığını biz o zaman nasıl anlıyoruz ? Yapılış amacından.. Yani bunun bir amacı vardır. Bu amaç yerine gelmediği zaman biz buna kusurlu deriz. Bardağı buraya süpürmesi için yapan, yapmadığı için bu  süpürmüyor ortalığı  diye kusurlu diyemey

Kezban

 "Kezban", kadınları aşağılamak için kullanılan mizojinist bir kavramdır. Başlarda köyden kente gelen kadınlar için kullanılan bu sözcük zamanla erkeklerin kadınlarda görmekten hoşlanmadığı bütün özellikleri kapsar hale gelmiştir.(bkz. Cem Şancı, Kezbanizm) "Kezban" kavramı büyük ölçüde, cinsel açıdan kendini özgürleştirememiş kadın imgesi etrafında oluşur. Cinsel serbestliğe geçiş sürecinin hızlandığı toplumlarda/dönemlerde kadınlara yönelik "kezbanlık" suçlaması genellikle artar.  ABD'de 1960'larda "cinsel devrim" sırasında taşradan çok sayıda genç kadın kentlere gelip bu furyaya katılmıştı. Ancak hem bu kadınlardan, hem de kentli kadınlardan bir çoğu erkeklerin onları sadece cinsel obje olarak kullanmak istediğini görüp hayır demişti. Bu kadınlar dönemin erkekleri tarafından cinsel tutuculukla, "kezban"lıkla suçlandı. İlişkilerde sorumluluk almayan, her an keyfi olarak ilişkiyi bırakıp gidebilen hippiler kadınlardaki en küçük

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i

Transhümanizm çağı: Üst insan mi oluyoruz?

 İnsanlık tarihimiz bugüne her türlü badireler atlatarak; önceleri hayatta kalma güdüsüyle daha sonra alet yaparak ve en sonunda doğaya hükmederek muhtelif yollardan geçmekle sürekli bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme duracak gibi de değildir. Hayatını kolaylaştırmaya doğru gelişme sağlayan yaralarını saracak teknolojiye gelinen noktada; insanlık tarihi ne kadar savaş gibi utanç verici kötülükler yaşıyor olmasına karşın beraberinde çok iyi işler de yapmaktadır. Yerleşik hayatla medeniyeti de oluşturan insan ırkı barbarlık ve hayvani benliğini de arkasında kısmen de olsa bırakarak hümanizmi benimsemiş ve insana değer vererek medeniyet öncesi karanlığı gerisinde bırakmıştır. Hümanizmle sosyal hayatı etik ve normlarla düzen sağlayan, bilim yapan insan ırkı; artık makinelerle iş yapmakta ve makinelerle birleşerek üst insan çağına giriş yapmıştır bu yüzyılımızda. Nedir bu üst insan çağı? Transhümanizm çağı.. Transhümanizmi ne olduğunu irdeleyerek bu üst insan modelimizin ne olacağını göre

Nietsche'nin Üst insan söylemi

 Nietzsche’ye göre insan, ilk olarak hayvanla üst-insan arasında kalmış bir varlıktır ve ikinci olarak bu nedenle alt edilmesi gereken bir şeydir.  Bunu bu şekilde Zerdüşt’te birçok yerde ifade etmektedir. Bunun anlamı, Nietzsche’nin düşüncesine göre insanın eksikli, yani tamamlanmamış bir varlık olmasıdır. İnsan eksikli varlığını aşabilecektir, yanılgılardan ve yücelttiği yanılsamalardan kurtulduğunda, kendisini tamamlayabilecektir. İnsan hep kendini aşmaya çalışarak, alt ederek üst-insan olma yolunda ilerleyecektir. Çağımız nihilizm çağıdır.  Nietzsche’ye göre ve bu ancak üst-insan’a giden yol ile aşılabilecektir. Aksi halde Nietzsche’nin değişiyle; “İnsan, bir an önce kargaşasını, kendine anlam veren bir düzene çevirmezse, yıldız doğurtmazsa karanlığına, yok olacaktır.” (Böyle Buyurdu Zerdüşt’ün Önsöz’ünde)  Üstüninsan sözcüğünü ilk olarak teolog ve yazar Heinrich Müller’in 17. yüzyılda yazdığı “Geistlichen Erquickstunden” adlı eserinde kullanmıştır.  Nietzsche, üstüninsanın tüm evr