Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ağustos, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Popülizm aslında nedir?

Son yıllarda gerek siyaset gündeminde gerek bireylerin lügatını işgal eden kavram popülizm. Herkesin kullandığı ama tam olarak ne anlattığı tartışmalı olan bu kavramı ne anlama geldiğini biliyor mu acaba? Gelin beraber öğrenelim. Popülizm,latincede kalabalık veya halk anlamına gelen populos kelimesinden türetilmiştir. Populos, yönetici veya elitlerin karşısında yer alan sıradan insanlar anlamına gelmektedir. Popülizm anlam kayması yaşamış bir kavramdır. Önceleri halkın genel menfaatinin duyurulması veya önemsenmesi anlamına gelen bir kavramdı. Fakat daha sonra kavramın içi boşaltılarak demogojik bir yönteme dönüştürülmüştür. Popülizm, ilk ortaya çıktığı zaman halkçı yönü olan ağır basan bir yönü vardı. Popülizm kavramı yaklaşık bir asırlık bir siyasal kavramdır. İlk olarak tarih sahnesine 19.yy 'da büyük sermaye hareketlerine direnen ABD'li bir çiftçi hareketin siyasal yöntemi olarak ortaya çıktı. Bu hareket katılımcı demokrasi ve düşük kredi politikalarını savunmak için

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda

Spinoza'nın hayatı ve felsefesi

Spinoza'nın dedesi, İspanya Yahudilerinden  olup, 1492'de, Yahudiler vaftiz olma veya ölüm arasında tercihe mecbur bırakılınca, o zaman nispeten daha toleranslı olan Portekiz'e kaçtı. Spinoza'nin babası Portekiz'de doğdu, tüccarlık yapıyordu. Fakat Portekiz'de, bir süre sonra, Yahudilere vaftize veya ülkeyi terketmeye zorlayınca, Spinoza'nin babası, önce Fransa'ya gittiyse de, oradan da kovulunca, o zaman toleranslı bir ülke olan Hollanda'ya gitti (1616) ve Spinoza, Amsterdam'da dünyaya geldi (1634). Spinoza, 6 yaşındayken, annesi ölüyor. Babası iyi bir tüccar olup, aktif bir şekilde sinanoga giden birisi. Spinoza'yı mahallelerinin Yahudi okuluna gönderiyor, Talmud ve Tevrat'in yanında, İbranice, Aramice ve de Yahudi bilginleri Ibn Ezra ve Ibn Meymun (Maïmonides)'i ögreniyor. Babasi 1654'te ölünce, kardesiyle birlikte, babasının işini devam ettiriyorlar. Bu sırada Spinoza (20 yasinda) eski Cizvit ve felsefeci Van Enden'den

İlk kadın filozof Hypatia

Kadınları yarım akıllı olduğu önermesine tepki olarak, ataerkil diktatöryasına karşın varoluş sancılarıyla kendisini doğuran kadınları anlatmak bir insanlık borcu olduğunu düşünüyorum. Aklın cinsiyeti olmadığı yargısıyla bilinmelidir ki bilinenden kurtulma yolunda hakikat ışığı gibi parlayan kadınları bilimin, tarihin ve hakikatın sahnesine çıkarmak tüm insanlığa hizmet olarak fonksiyonel olacaktır. Neden kadın filozof yok? “ yaygın egemen söylemi ne kadar incitici bir nida olsa da merak duygusuyla öne sürülen bir gerçeği dört elle sarılmalıyız. Sahi kadın filozof yok mu? Var ve ilk kadın filozofu bugün sizlere tanıtacağım. Tarihte yok sayılmış, aşağılanmış, “cadı, şeytan” olarak yaftalanmış ve sonuçta öldürülüp unutulmuş kadınlardan sadece birisi. Onun yaşam öyküsü, kibirli erkek zihniyetin “Neden hiç kadın filozof, matematikçi, vs. Yok? sorusuna cevap niteliğinde. Peki kim bu ilk kadın filozof? İskenderiyeli Hypatia (370-415) Yunan filozof,matematikçi ve astronomdur. Hypatia

Yapay gerçeklik

Düşünüp sorgulamanın cevapları bulmak için yeterli olduğunu düşünen kişiler var. Gerçekten öyle midir? Gelin irdeleyelim beraber... Beyni bilgisayar gibi düşünün. Bilgisayarı çalıştırmak yeterli, tüm cevapları alırız, diye düşünüyorlar. Bilgisayarda yüklü olan programları göz ardı ediyorlar! Bilgisayar, yüklü olan programlara göre çalışır. Beynimiz gibi. Sorgulamak istiyorsanız, gerçeğe yaklaşmak istiyorsanız, önce beyninize format atmanız gerekiyor. Yoksa yüklenen önceki bilgiler içerisinde cevaplar bulacaksınız. Gerçeği değil. Yeni bilgiler (programlar) yüklemek de işe yaramaz. 1- Programlarda virüs olabilir. 2- Bilgisayarın gücü yeni bilgileri kaldırmayabilir. Beyne nasıl format atılır bilemem. Ben şu şekilde bir yol izliyorum: Bildiğim her şey yanlış, diyorum. (virüs içeriyor) Yeni öğreneceğim şeyler de yanlış, diyorum. (virüs içerecek) Gerçeğe nasıl ulaşıyorum? Gerçeğe sahip olmak istemiyorum. Gerçek, kimsenin sahip olacağı bir şey değildir. Gerçek sadece

Kendin olma farkındalığı

"Sen böyle güzelsin" dediler mi sana hiç? Çocukluğuna kadar git ve düşün hele! Başta anne babamız olmak üzere bunu hiç kimse demez bize! Aklımız erdi ereli; "Uslu dur", "Adam ol", "Güzel kızlara yakışmaz", "Efendi ol" türünden telkinlerle kodlandık. Bu kodlama aslında ne mi? Farkında mısın hep daha iyi ol, daha güzel ol, daha farklı ol şeklinde kodlandık.  Bu aslında; - Olana Yabancılaş! - Kendini İnkar et! - Kendinle hiçbir zaman barışma! - Olduğun hale düşman kesil! - Durduk yerde kendine savaş ilan et! kodlaması değil miydi? Bi düşünür müsün? Peki soralım şimdi; İnkar ederek, reddederek, razı olmayarak, savaşarak çıkılan bir iyileşme çabası huzur getirir mi? Getirdi mi? İnanç, ahlak, töre, milliyet, değerler, çağdaşlık vb adına bize hep bu yapılmadı mı? İnsanın huzursuzluğunun temeli burada düğümlü olabilir mi?!.. Bu sorgulama bile sana biraz ters geliyor di mi? "Ne yani eğitim olmasın, telkin olmasın

Oryantalizm aslında nedir?

O R Y A N T A L İ Z M nedir? Oryantalizm diğer adlarıyla Şarkiyat,Şarkiyatçılık ; "Batı'nın her açıdan Doğu'dan üstün olduğunu savunan ve insanları buna ikna etmeye çalışan ve bu amaç için her yolu kullanan bir düşünce sistemidir (!)  Oryantalizm kavramının köküne indiğimizde Latincede “güneşin doğuşu” anlamına gelen “oriens” kelimesi ile karşılaşıyoruz kavramsak anlamı ise; “Müslüman doğu medeniyetinin din, dil, edebiyat ve kültürünü içine alacak şekilde bütün unsurlarını inceleyerek İslam Dünyası hakkında Batılıların sistematik bir bilgiye sahip olmalarını sağlayan, İslam ve Batı medeniyeti arasındaki mücadelede Batı uygarlığı lehine veriler elde etmeye çalışan bir akım” şeklinde tanımlanıyor. Lakin kelime ve kavram olarak öyle olsa da içi boşaltılmış veya emperyal düzlemde hegemonyası gereği Batı toplumlarının doğuyu tahakküm altına almak için yaptığı çalışmalar olarak tanımın değişiklik göstermesi bu uzaklaşmada en önemli sebeptir. Bu kavramın içi boşaltılıp yeni

Matematiğin felsefi kökenleri/dayanakları

Matematiğin felsefi kökenleri/dayanakları Matematik bir bilim olarak Yunanlılar tarafından ortaya koyuldu. Onlardan önce matematik yok muydu sorusu sorulabilir. Elbette vardı, fakat bilim şeklinde değildi. Yani pratik bir matematik vardı. Adamlar karşılaştıkları sorunlara cevap vermekle yetiniyorlardı. Yani soyutlama yapamıyorlardı ve bu nedenle, hiçbir zaman, sadece akıl yürüterek çözülebilecek bir şey olarak görmediler matematiği. Ticaret mi yapiyorlar, tarla mı bölüyorlar, hep duruma has, pratik olan bir işlem yapıyorlardı. Dolayısıyla  teoremleri yoktu. Mesela Herodot bize, Mısırlıların her sene tekrarlanan Nil'in tasmasi hakkında hiçbir açıklamalarının olmadığını, buna karşın Yunanlılar'ın bu konuda üç teori ortaya koyduklari aktardıktan sonra, kendisi bu üç teoriyi de beğenmeyerek, yeni bir açıklama atar ortaya. Thales de Mısır'a gidip, her sene Nil taşkınlarından sonra, tarlaların sınırlarını yeniden belirleyen kadostro çalışanlarıyla konuştuktan sonra, burada

Kurban ibadeti hayvan boğazlamak değildir.

İslami hükümlerde dejenerasyona uğramış en önemli konulardan biri kuşkusuz KURBAN'dır. Kelime anlamı Allah'a yaklaşmak olan Kurban, bu anlamından uzaklaştırılmış ve İslam'ı kabul eden bir çok kültürün eski dini kabulleri ile birleştirilerek tamamen putperest seremonilere dönüştürülmüştür. Eski Arap ve İran dini törenleri ve Şamanizm etkisi ile Allah'a yakınlaşma ibadeti yerine, Allah'a şirk koşulan bir uygulama olmasından yine Allah'a sığınmak gereklidir. KURBAN IBADET DEĞİL GELENEKTİR Kurban, dinler tarihinde ilk ortaya çıkan ritüel. Yani namazdan, oruçtan, bir mabedi ziyaretten de önce kurban ortaya çıkmış. Dinler tarihinde kurban nasıl ortaya çıktı diye tartışmalar var. İnsanların ne olduğunu bilmedikleri şeyler var, onlardan korkuyorlar önce. Rüzgârdan korkuyorlar, depremden, yıldırımdan korkuyorlar. Hani, daha zihninde Allah fikri doğmamış ama onları memnun etmek için kurban kesiyor. Kurban da sadece hayvanlardan olmuyor, kendi çocuklarını da kurban ed

"Karadeliklerin Zıddı Olan Ak Delikler Aslında Nedir?"

Ak Delikler Aslında Nedir? (Beyaz Delikler) Felsefe bilgilerimizi yoklayalım. “Evrende her madde kendi içinde zıttını barındırır” görüşünü duymuşsunuzdur. İslam dini de, alemde her şeyin zıddıyla mevcut olduğunu açıkça ifade eder. “Her şeyden iki çift yarattık ki düşünüp anlayabilesiniz.” (Zariyat-49) Ya da farklı derslerde “Hiçbir şey yoktan var olamaz ve vardan da yok olamaz. Sadece var olan enerji farklı bir enerjiye dönüşür.” veya “enerji korunumu” gibi şeyleri duymuşsunuzdur. İşte burada devreye evrende kaybolduğunu düşündüğümüz maddeler veya varlığı kanıtlanamayan olgular giriyor. Evet her şeyin zıttı var ve bu durum kara delikler için de geçerli. Karadeliklerin zıddı ise ak delikler.. KARADELİKLER Bildiğimiz üzere kara delik; kütlesi ve çekim kuvveti çok büyük olan bir yıldızın yakıtının bitmesi sonucu, bulunduğu uzay alanını büzüştürüp çökertmesiyle oluşan,ışık da dahil olmak üzere olay ufku (etki sınırı, maddenin artık kaçamadığı bölge) içerisindeki her şeyi içine