Ana içeriğe atla

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir?

Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım.
Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim;

Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz.

Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi.
Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı.
Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı.



Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi.

Solda ise cumhuriyet taraftarı ihtilalciler vardı. Bunların özelliği, grup olarak ortak bir karar alıp onun etrafında birleşebilme marifetleriydi. Kralın tarihe karışmasını arzuluyorlar ve cumhuriyetin ilanını istiyorlardı.
Böylelikle sağcılık ve solculuk kavramları tarih sahnesine öyle çıkmış oldu.

Dünyada ki tüm savaşların mülkiyet savaşları olduğunu bilmekteyiz. Savaşların kökeni de bu ekonomiye dayalı mülkiyet savaşları olduğundan ortaya çıkan rejim olsun ideoloji olsun hepsinin muhtevasında ekonomi yatar. Bu rejim ve ideolojiler tarih sürecinde hep etiket gibi isim değiştirerek  karşımıza çıkar. Sağ sol konseptleri de öyle bir evrime tabi olmuştur.
Tarih boyunca birçok değişim geçirse de sağcı ve solcu politik eğilimleri en büyük ayrımını ekonomiye bakış açısındaki farklılıklarda görmekteyiz.

Solun ekonomi politikalarındaki gelir eşitliği,sosyal politikalara yönelik harcamaların arttırılması,adaletli vergi alımı vurgulanır.
Sağın ekonomi politikalarında ise işletmeler üzerinde devlet baskısının azaltılması,hükümet harcamalarının kısıtlanması ve dengeli bütçe ön plana çıkar.

Sol ve sağın eğitim politikaları da oldukça  farklıdır. Solcular ücretsiz kamu eğitimini savunur. Ayrıca müfredatta insanlığa ait genel erdemlerin daha çok yoğun bir şekilde öğretilmesi taraftarıdır. Bu açıdan solcular yeniden  Kurmacılık eğitim felsefesini benimserler. Diğer taraftan sağ politikacılar ücretsiz devlet eğitimine karşı olmamakla birlikte özel eğitim kurumlarının gelişmesi için düzenlemeler yaparlar.
 Sağcılar evrensel erdemlerden ziyade ulusal değerlerin öğretilmesi gerektiğini savunur.  Bu açıdan sağcılar Esasicilik eğitim felsefesi taraftarıdır.

Sol politikalarda sağlık hakkı birincil haklardandır. Tüm vatandaşların ücretsiz sağlık hakkına sahip olması gerektiği vurgulanır.
 Sağ politik anlayışta ise devletin ücretsiz sağlık harcamalarının büyük külfet doğuracağını ve böylelikle kalitelik sağlık hizmeti verilemeyeceği inancı vardır. Bu nedenle özel sağlık sigorta şirketlerin gelişimi için uygun ortamlar hazırlar.

Sağ sol ayrımının bir diğer örneğini ulusalcılık ve milliyetçilik ayrımında görmekteyiz.
Ülkemizde solcuların bir kısmı kendini ulusalcı olarak kabul ederken,sağcıların da bir kısmı kendini milliyetçi olarak kabul eder. Sol ulusalcılar ülkenin aydınlanmasını Atatürk milliyetçiliğine bağlı bir şekilde çağdaş batı değerlerine sahip olmakla gerçekleşeceğini ileri sürer.
 Sağ milliyetçiler Atatürk ilkelerini reddetmekle birlikte gelişmenin Türk-İslam sentezinden ortaya çıkan değerlere sarılarak gerçekleşeceğine inanır.

Sol politikacılar etnik çoğulculuğu kültürel bir zenginlik göstergesi olarak görür. Bu nedenle Türk gurbetçilerinin büyük kısmı Avrupa'da sol eğilimli partilere oy verir. Aynı gurbetçiler bir kısmı ise ülkelerinde sağ eğilimli partilere oy verir. Gurbetçileri iki yüzlülükle suçlamak ya da Türkiye'de ki sol parti politikaların aşırı başarısız olduğunu ileri sürmek kolaycılığa kaçmaktır. Gurbetçilerimizin Avrupa'da Türkiye'de solculuğu tehdit olarak görme ikilemi oldukça ilginç gözüküyor.  Bu çelişki durumu sosyal bilimcilerin ve politikacıların ele alması elzemdir.

İkinci dünya savaşının ardından dünyada sol  eğilimli partiler oldukça güç kazandı. Özellikle Avrupada sosyal demokratlar uzun bir zaman gücü elinde bulundurdular. Fakat son yıllarda dünya genelinde sağ politikaya daha eğilim gösteriliyor. Özellikle Avrupa'da aşırı sağcıların güç kazanması etnik çoğulculuk ve batı değerleri için bir tehdit oluşturuluyor.

Sağ ve sol kavramları ülkelere, toplumlara ve zamana göre değişiklik gösterir. Aslında göreceli bir kavramdır. Şöyle ki;
ABD’de, Demokrat Liberaller sol, Cumhuriyetçi Muhafazakarlar sağ olarak anılır. Ancak İngiltere’ye kıyasladığımızda, ABD’deki iki görüşte sağcı olarak kalır.

Gelişmiş ülkelerdeki gerçek anlamı ise sağ ve sol kavramlarının ilk çıkış felsefesine uygundur. İleriyi, değişimi, yeniliği, hak ve özgürlüğü, en önemlisi ise herkesin eşit olduğunu savunan insanlar solcu olarak adlandırılır. Muhafazakar olan, değişime, yeniliğe, hak ve özgürlüklere ve eşitliğe yakın olmayan insanlar sağcı olarak adlandırılır.

Tüm ülkelerde değişmez ‘sağ’ kesim görüşü vardır.
Hangi ülkede olursanız olun, muhafazakar olan, yeniliğe, özgürlüğe ve eşitliğe açık olmayan kesim, her ülkede sağcı olan kesimdir.

Yazımın sonuna geldik. Sağ ve solun ne olduğu,arasındaki farklarını, tarihsel kökeni  olduğu gibi-yorum yapmadan,tepki sağlamadan-aktarmış olduk. Umarım aydınlatıcı olmuştur,ilimle kalın.

KAYNAKÇA;

● http://www.olaganustukanitlar.com/sagci-ve-solcu-terimleri-nereden-geliyor/

● https://www.mynet.com/siyasetteki-sagci-ve-solcu-kavramlari-nerden-geliyor-190101062978
https://www.mynet.com/siyasetteki-sagci-ve-solcu-kavramlari-nerden-geliyor-190101062978

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i

Transhümanizm çağı: Üst insan mi oluyoruz?

 İnsanlık tarihimiz bugüne her türlü badireler atlatarak; önceleri hayatta kalma güdüsüyle daha sonra alet yaparak ve en sonunda doğaya hükmederek muhtelif yollardan geçmekle sürekli bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme duracak gibi de değildir. Hayatını kolaylaştırmaya doğru gelişme sağlayan yaralarını saracak teknolojiye gelinen noktada; insanlık tarihi ne kadar savaş gibi utanç verici kötülükler yaşıyor olmasına karşın beraberinde çok iyi işler de yapmaktadır. Yerleşik hayatla medeniyeti de oluşturan insan ırkı barbarlık ve hayvani benliğini de arkasında kısmen de olsa bırakarak hümanizmi benimsemiş ve insana değer vererek medeniyet öncesi karanlığı gerisinde bırakmıştır. Hümanizmle sosyal hayatı etik ve normlarla düzen sağlayan, bilim yapan insan ırkı; artık makinelerle iş yapmakta ve makinelerle birleşerek üst insan çağına giriş yapmıştır bu yüzyılımızda. Nedir bu üst insan çağı? Transhümanizm çağı.. Transhümanizmi ne olduğunu irdeleyerek bu üst insan modelimizin ne olacağını göre