"Sen böyle güzelsin" dediler mi sana hiç?
Çocukluğuna kadar git ve düşün hele!
Başta anne babamız olmak üzere bunu hiç kimse demez bize! Aklımız erdi ereli; "Uslu dur", "Adam ol", "Güzel kızlara yakışmaz", "Efendi ol" türünden telkinlerle kodlandık.
Bu kodlama aslında ne mi?
Farkında mısın hep daha iyi ol, daha güzel ol, daha farklı ol şeklinde kodlandık. Bu aslında;
- Olana Yabancılaş!
- Kendini İnkar et!
- Kendinle hiçbir zaman barışma!
- Olduğun hale düşman kesil!
- Durduk yerde kendine savaş ilan et!
kodlaması değil miydi?
Bi düşünür müsün?
Peki soralım şimdi;
İnkar ederek, reddederek, razı olmayarak, savaşarak çıkılan bir iyileşme çabası huzur getirir mi? Getirdi mi?
İnanç, ahlak, töre, milliyet, değerler, çağdaşlık vb adına bize hep bu yapılmadı mı?
İnsanın huzursuzluğunun temeli burada düğümlü olabilir mi?!..
Bu sorgulama bile sana biraz ters geliyor di mi?
"Ne yani eğitim olmasın, telkin olmasın, uyarı olmasın öylece doğduğumuz gibi mi kalalım? O zaman hayvandan farkımız kalmaz! Hem gelişemeyiz ki?" diye içinden geçiyor di mi?
Kendimizi inkar etmeyi ne kadar da benimsemişiz böyle?!
Kendini inkar ederek sırf başkaları için yaşamak Fedakarlık diye özendirilir kültürümüzde.
Ben varım, az da kendim için yaşasam demek Bencillik, Egoistlik ve hatta Kibir eş kabul edilir.
"Ben demek şeytana mahsus" diye bi özdeyiş bile var Anadoluda.
Bunca kod nasıl aşılır?
"Kendini bilen Rabbini bilir" düsturuna rağmen din, tasavvuf, ahlak ve değerler adına; Nefsi kötüleme, Bireyselliği Şeytanla özdeşleştirme, Deccaliyet ürkütmeleriyle bunca insan nasıl kendini inkara sevk edilir?
Bu vebal ne adına alınır?
Aklı eren varsa beni de aydınlatır mı?!
Kendimiz olmama adına giyindiğimiz dünyevi kimlikleri öyle benimsedik ki Hanımlara kendini anne, eş, abla, kız evlat; erkeklere baba, koca, abi, erkek evlat olarak tanımlamayın, siz sadece sizsiniz dediğimde genellikle insanları bir korku alıyor. Bozguncuymuşum gibi bakıyorlar!..
O kadar benimsenmişler ki kabirde ve ahirette işine hiç yaramayak sanal kimlikleri; sen sensin dediğimde bunu kabul edenler tüm bağlantıları inkar etmeyi özgürlük sayıyorlar. Ne aile, ne yuva, ne akraba, ne büyük ne küçük tanıyor hepsine sırt dönüyorlar. Kendin olmak bu değil!
Dengeye getirmek için hem kendin ol hem de sorumlu- bağlantılı olduklarının hakkını ver diyorum. Duygusal milletiz, ya uçlarda ya diplerde geziniriz. Ortası yok bizde. Hizmet et kendin olarak dediğimde de köleye dönüşmeyi ve böylece yine kendini yitirmeyi ibadet biliyor yığınlar.
Çocukluğuna kadar git ve düşün hele!
Başta anne babamız olmak üzere bunu hiç kimse demez bize! Aklımız erdi ereli; "Uslu dur", "Adam ol", "Güzel kızlara yakışmaz", "Efendi ol" türünden telkinlerle kodlandık.
Bu kodlama aslında ne mi?
Farkında mısın hep daha iyi ol, daha güzel ol, daha farklı ol şeklinde kodlandık. Bu aslında;
- Olana Yabancılaş!
- Kendini İnkar et!
- Kendinle hiçbir zaman barışma!
- Olduğun hale düşman kesil!
- Durduk yerde kendine savaş ilan et!
kodlaması değil miydi?
Bi düşünür müsün?
Peki soralım şimdi;
İnkar ederek, reddederek, razı olmayarak, savaşarak çıkılan bir iyileşme çabası huzur getirir mi? Getirdi mi?
İnanç, ahlak, töre, milliyet, değerler, çağdaşlık vb adına bize hep bu yapılmadı mı?
İnsanın huzursuzluğunun temeli burada düğümlü olabilir mi?!..
Bu sorgulama bile sana biraz ters geliyor di mi?
"Ne yani eğitim olmasın, telkin olmasın, uyarı olmasın öylece doğduğumuz gibi mi kalalım? O zaman hayvandan farkımız kalmaz! Hem gelişemeyiz ki?" diye içinden geçiyor di mi?
Kendimizi inkar etmeyi ne kadar da benimsemişiz böyle?!
Kendini inkar ederek sırf başkaları için yaşamak Fedakarlık diye özendirilir kültürümüzde.
Ben varım, az da kendim için yaşasam demek Bencillik, Egoistlik ve hatta Kibir eş kabul edilir.
"Ben demek şeytana mahsus" diye bi özdeyiş bile var Anadoluda.
Bunca kod nasıl aşılır?
"Kendini bilen Rabbini bilir" düsturuna rağmen din, tasavvuf, ahlak ve değerler adına; Nefsi kötüleme, Bireyselliği Şeytanla özdeşleştirme, Deccaliyet ürkütmeleriyle bunca insan nasıl kendini inkara sevk edilir?
Bu vebal ne adına alınır?
Aklı eren varsa beni de aydınlatır mı?!
Kendimiz olmama adına giyindiğimiz dünyevi kimlikleri öyle benimsedik ki Hanımlara kendini anne, eş, abla, kız evlat; erkeklere baba, koca, abi, erkek evlat olarak tanımlamayın, siz sadece sizsiniz dediğimde genellikle insanları bir korku alıyor. Bozguncuymuşum gibi bakıyorlar!..
O kadar benimsenmişler ki kabirde ve ahirette işine hiç yaramayak sanal kimlikleri; sen sensin dediğimde bunu kabul edenler tüm bağlantıları inkar etmeyi özgürlük sayıyorlar. Ne aile, ne yuva, ne akraba, ne büyük ne küçük tanıyor hepsine sırt dönüyorlar. Kendin olmak bu değil!
Dengeye getirmek için hem kendin ol hem de sorumlu- bağlantılı olduklarının hakkını ver diyorum. Duygusal milletiz, ya uçlarda ya diplerde geziniriz. Ortası yok bizde. Hizmet et kendin olarak dediğimde de köleye dönüşmeyi ve böylece yine kendini yitirmeyi ibadet biliyor yığınlar.
Yorumlar
Yorum Gönder