Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Sosyalizm ve komünizm arasındaki farklar

Sosyalizm ve komünizm siyasi,felsefi ve ekonomik yönleri olan iki ilginç kavramdır. Bu iki kavramların ortak yönleri olduğu gibi farklı yönleride vardır.  Bu yazımda iki temel kavram arasındaki ilişkiyi ele almaya çalışacağım. Sosyalizm,komünizmden daha önce geliştirilmiş bir ideolojidir. Sosyalizm fert veya zümre egoizmine karşı toplumu her yönden tatmin edici kollektif bir sosyal yapıyı kurmayı amaçlayan doktrindir. Karl Marx'a göre komünizm sosyalizmin bilimsel temele oturtulmuş halidir. F. Engels, Marx'ın ileri sürdüğü komünist doktrini "bilimsel sosyalizm" olarak tanımlamıştır. Bu acıdan sosyalizmin komünizmden daha eski bir ideoloji olmadi sosyalizm ve komünizm arasındaki ilk farktır. Marx'a göre tarihte belirleyici olan,üretim araçlarının hangi sınıfın elinde ve mülkiyetinde olduğudur. Her toplumda egemen olan üretim ilişkileri o toplumu iki sınıfa ayırmıştır.  Ornegin ilk imparatorluklarda toplum köle ve efendiler olarak ikiye ayrılmıştı. Daha sonra o

Eşitlenme

Örnek-1; Herkese saray ve içinde köleler bulunmayacağına göre, eşitlenme aşağıdan yukarı değil yukarıdan aşağı olmalı.. Örnek-2; Eşitlenme, elinde çok olanın az olanla paylaşması ile gerçekleşir.. Örnek-3; 10 elmayı 5 kişi: 1 kişi 6 tane, kalan 4 kişi 1 er tane alarak paylaşmış. Eşitlenmeyi 4 kişinin de 6 şar tane elma alması sanıyorlar. O kadar elma yok, 4 tane üzerinde birbirini yiyorlar. 6 tane alan da seyrediyor. Eşitlenme 6 tane alanın 4 taneyi vermesi ile olur. Örnek-4; Kıt olan kaynaklar değil, aşağıdakilerin üsttekilerle eşitlenme algısıdır. Üsttekilerin aşağıdaki ile eşitlenme isteği olsa. Kaynaklar bolca Örnek-5; 100 tane elmayı 20 kişi bölüşecek. birinde 40 var Eşit olması nedir? diğerlerinin 40 alma çabası mıdır yoksa hepsinin 5 alması mıdır?? Eşitlenme aşağıdan yukarıya olmaz.. 1 kişi 40, kalanı yaklaşık 3 tane alınca 3 ü 40 a eşitlemeyeceğiz.. 40*20=800 elma yok. 40 tane olan 35 inden vazgeçecek herkeste 5 olacak... ba

Sosyalizm Aslında Nedir?

Sosyalizm, insanın insan tarafından sömürüldüğünü tüm sistemleri kaldırıp,üretim araçlarının ortak mülkiyete alınmasını gerektiğini ileri süren siyasal sistemin adıdır. Kapitalizmi reddetmekle birlikte bireycilik değil toplumculuk anlayışı öne çıkmaktadır. Sosyalizm aynı zamanda komünist sisteme zemin hazırlayan ideoloji ve harekettir. Sosyalizm, komünizme geçiş evresidir. Sosyalizm, bir toplumun ekonomik faaliyetlerinin kamuya ait olması ve hem sosyal hem de ekonomik alanda toplumsal refahın devlet tarafından sağlandığı siyasi teoridir. İlk çağdan beri farklı biçimlerde yorumlanan düşüncenin önemli isimleri, daha doğrusu temsilcileri Platon, Campanella, Saint Simon, Robert Owen, Charles Fourier, Proudhon, Louis Blanc ve bilimsel sosyalizmin kurucuları olan Karl Marx ile Friedrich Engels’dir. Fert yerine toplum kavramının öne çıktığı düşünce tarzında, siyasi eşitliğin iktisadi eşitlikle sağlanması gerektiği belirtilmiş, aksi taktirde tam bir özgürlüğün olamayacağı savunulmuştur. S

Kapitalizm Aslında Nedir?

Günümüzün hakim ekonomik sistemi olan kapitalizm üretim araçlarının yani fabrikalarının,atölyelerin vs ticarethanelerin kar elde etmek amacıyla özel mülkiyete ait olduğu bir ekonomik sistemdir. Bu sistemde, ürünleri üretme ve dağıtma yolu ufak bir azınlığa aittir. Bu gruba kapitalist sınıf denir. İnsanların büyük çoğunluğu ise geçinebilmek için “emeklerini” satar ve bunun karşılığında belli bir ücret alır. Bunlara da işçi sınıfı denir. Konuyu basitçe anlatacak olursak, her şeyin değerinin para ile ölçüldüğü, hayal ettiğiniz hemen hemen her şeyi satın alabileceğiniz, hayatınızı devam ettirebilmek için gerekli her şeyin sadece para ile alınabildiği sisteme kapitalizm denir. Kapitalizm ilk olarak Avrupa’da yayılmaya başladı. Daha önceleri kapitalizmin bazı özelliklerine İlk Çağ'da rastlanmıştır. Bildiğiniz gibi kapitalizm öncesi feodal sistem dünyada hakimdi. Feodal sistemde tüm üretim araçları ve topraklar soyluların elinde bulunurken, halk bu toprakları işleyip, geçimini sürdüre

Platon ve Evren

İnsanlığın en büyük düşünürlerinden Platon’un kozmolojisini anlattığı eseri Timaios'tur. Yapıtı iyi anlayabilmek için, Platon felsefesinin temel taşlarını bilmek gerekmektedir; Platon işe öncelikle bilgi konusuyla başlamıştır. Ona göre, değişen hiçbir şekilde bilinemeyeceği için, insan zihninden bağımsız olan, değişmez bir varlık olmalıdır. Platon işte bu sabit ve kalıcı varlılara idealar adını verir. Platon gerçekliği ikiye ayırır.  • Birinci bölüm, duyular dünyasıdır. Bu dünya hakkındaki yaklaşık ve mükemmel olmayan bilgilerimizi, beş duyumuzu kullanarak edinebiliriz. Duyular dünyasındaki her şey için “ her şeyin değiştiği” ve hiçbir şeyin sonsuza kadar varolmadığı gerçeği geçerlidir. Duyular dünyasında hiçbir şey var değildir;burada; bir şeyler ortaya çıkar ve sonra ortadan kaybolur. • İkincisi bölüm, idealar dünyasıdır. Aklımızı kullanarak bu dünya hakkında kesin bilgiye ulaşabiliriz. İdealar dünyası duyularla algılanamaz. Buna karşın idealar mutlak ve değişmezdir.

Bir bilgisayar simülasyonun içerisindeyiz.

BİR BİLGİSAYAR SİMÜLASYONUN İÇERİSİNDE OLABİLİR MİYİZ?   Gerçek nedir? Beynimizin bize gerçeklik olarak sunduğu tüm bu dünya gerçek midir? Gerçeklik diye bildiğimiz ya bir yanılsamaysa? Her geçen gün daha gerçekçi olan bilgisayar oyunlarına bakınca, insan merak ediyor: Acaba bir gün oyunlarda tüm bilincimizle sanal bir karakter olarak yer alabilir miyiz? Peki ya zaten böyle bir oyunun içindeysek? Sonradan söyleceğim yargıyı şimdi söyleyeceğim; Evrenimiz enerji dalgaları ile beyin koordinasyonlu bir simülasyon alanıdır. Beynimiz ise bize bu simülasyonu sunan simülatör bir organdır. Bunu kanıtlarla sizlere sunacağım. Başlayalım. Simülasyonu izah etmeden  önce size gerçekliğin ne olduğunu ve özellikle beynimizin simülatör bir organ olduğu izahını bununla beraber beynimize neden güvenemeyecegimizi anlatmak istiyorum. the Matrix filmini bilirsiniz. Matrix filminde Neon ile Morpheus arasındaki bir diyalogta Morpheus, Neon'a "gerçek; beynin elektrik sinyallerini yorumla

Dinden asla para kazanılamaz.

KURAN'A GÖRE DİN ANLATILARAK PARA KAZANILMAZ Hz. Peygamber döneminden sonra İslam dinin bir ticari sektör haline getirilmesi ve günümüzün karşılığı  buna -abdestli kapitalizm- dediğimiz bir meslek icabı olarak işlev gören din sınıfına rastlamaktayız. Peki nedir bu işin aslı,peygamberler buna ne demiştir veya dinden para kazanmışlar mıdır ya da en önemlisi Allah buna ne diyor ? Gelin Kur 'an ışığında bunu irdeleyelim. Kuran’a baktığımızda apaçıkça din anlatılarak ücret/maaş alınmayacağı kolaylıkla görebilmekteyiz. Dini anlatmak, dini tebliğ etmek her mümin'in üzerine farz olan bir ibadettir. Günümüzde “din adamları” adı altında dini tebliğ ederek ücret/maaş alan kişiler ve kurumlar tamamen Kuran’ın fıtratına aykırı davranmaktadırlar. Nitekim Kuran’da Elçilerin dini anlatmak için ücret almadıklarını aşağıdaki ayetlerdende açıkca görmekteyiz. Hz. Muhammed Ücret İstemedi İşte, o Peygamberler, ALLÂH’ın doğru yola ilettiği kimselerdir. (Ey Muhammed!) Sen de onların tu