Ana içeriğe atla

Sosyalizm ve komünizm arasındaki farklar

Sosyalizm ve komünizm siyasi,felsefi ve ekonomik yönleri olan iki ilginç kavramdır. Bu iki kavramların ortak yönleri olduğu gibi farklı yönleride vardır.  Bu yazımda iki temel kavram arasındaki ilişkiyi ele almaya çalışacağım.

Sosyalizm,komünizmden daha önce geliştirilmiş bir ideolojidir. Sosyalizm fert veya zümre egoizmine karşı toplumu her yönden tatmin edici kollektif bir sosyal yapıyı kurmayı amaçlayan doktrindir.
Karl Marx'a göre komünizm sosyalizmin bilimsel temele oturtulmuş halidir. F. Engels, Marx'ın ileri sürdüğü komünist doktrini "bilimsel sosyalizm" olarak tanımlamıştır. Bu acıdan sosyalizmin komünizmden daha eski bir ideoloji olmadi sosyalizm ve komünizm arasındaki ilk farktır.

Marx'a göre tarihte belirleyici olan,üretim araçlarının hangi sınıfın elinde ve mülkiyetinde olduğudur. Her toplumda egemen olan üretim ilişkileri o toplumu iki sınıfa ayırmıştır.  Ornegin ilk imparatorluklarda toplum köle ve efendiler olarak ikiye ayrılmıştı. Daha sonra orta çağda feodalite yönetimleri ağır basmış toplum bu sefer serf ve senyör olarak ikiye ayrılmıştı.  Kapitalizmin egemen olmasından sonra ise toplumlar bu seferde burjuva ve proleterya olarak ikiye bölündü. Marx'a göre kapitalizmin yıkılmasının ardından hakim olacak yönetim sistemi sosyalizm olacaktır.  Fakat sosyalizmde bir süre sonra yerini sınıfsız bir toplum düzeni yaratmayı amaçlayan komünizme bırakacaktır. Marx'a göre komünizmde, üretim ve değerlerin dağılımı kendiliğinden, baskı ve zorlama aracına gerek olmaksızın düzenlendiğinden devletin varlık nedeni de ortadan kalkmış olacaktır.  Bu açıdan sosyalizm ve komünizm arasındaki ikinci farklılık sosyalizmde sınırları belli bir devlet düzeni varken komünizmde devlet varlığına ihtiyaç yoktur.

Hem sosyalizm hem komünizm de servetin halka aynı oranda eşit olarak yayılmasına karşıdır. Sosyalizmde herkes emeği kadar emeği alırken komünizmin temel ilkesinde servet dağılımında,kişinin emeğinden veya yeteneğinden bağımsız olarak ihtiyacı kadar verir. Sosyalizmde çalışma çağına gelmiş herkes bir işte çalışır,yeteneği ve verdiği emek ölçüsünde kazanç sağlar. Oysa komünist toplum sistemi çalışmayı çalışmayı zorunluluk olmaktan ziyade bir sorumluluğa dönüştürmeyi amaçlar.  Komünizm üretimi bollaştırıp herkesin yeteneğinden ve verdiği emekten bağımsız olarak ihtiyacı ölçüsünde yararlanabileceği bir toplumsal servet yaratmayı planlar. Sosyalizmin emeğe dayalı ücret vurgu yapması,komünizmin ise ihtiyaca dayalı paylaşıma vurgu yapması sosyalizm ve komünizm arasındaki üçüncü farktır.

Sosyalizmde devlet mülkiyeti ve kooperatif mülkiyeti vardır.  Kooperatif mülkiyeti tarım alanlarının ortaklaşa kullanımını ifade eder.  Komünizmdeyse tek mülkiyet halkın ortak mülkiyetidir. Her iki ideoloji de özel mülkiyetin varlığını kabul eder. Fakat komünizmde özel mülkiyet temel tüketim malzemelerini kapsarken sosyalist düzende özel mülkiyetin kapsamı biraz daha geniştir.  Fakat her iki sistemde de eşitsizliğe yol açacak bireysel mülkiyet sınırlandırılmıştır.  Dolayısıyla her iki sistem arasındaki dördüncü fark mülkiyet anlayışıdır.

Kimi düşünürlere göre, sosyalist toplumda bazı sınıfsal farklılıklar mevcuttur. Fakat bu farklılık,sömürüden kaynaklı bir sınıfsal  farklılık değildir. Örnegin sosyalist düzende kol işçisiyle  bir fikir işçisi arasında farklılık mevcuttur. Aynı şekilde entelektüel sınıf ile köylü ve işçi sınıfı  arasında bir ayrılık söz konusudur.  Oysa komünizmde, toplumsal bir dönüşüm sonrası oluşturulduğu için böylesi bir sınıf ayrımı yoktur.  Komünizm hem ekonomik anlamda hem de entelektüel anlamda bir sınıfın olmadığı toplumsal dönüşümü hedefler. Fakat buradaki amaç entelektüel sınıfı daha alt sınıflar arasında yok etmekten ziyade alt sınıfları entelektüel sınıf düzeyine çıkarmaktır. Dolayısıyla sınıfsal farklılıklarının varlığı sosyalizm ile komünizm arasındaki 5.ayrımdır.

Marx'a göre sosyalizmde herkes topluma verdiği kadar almaya pay hakkı vardır. Bu kişi hak ve özgürlüğünü sınırlandırmaktadır çünkü hak katkıya bağışlanmıştır. Ona göre komünizmde bu hak ve özgürlükler genişleyecek ve ideal şekline ulaşacaktır.

Kişinin hakkı,ihtiyacı kadarını almasıyla gerçekleşecektir. Bu nedenle komünizmde bireysel hak ve özgürlükler,emek veya toplumsal statüler tarafından sınırlandırılmayacaktır. Dolayısıyla hak kavramına yaklaşım sosyalizm ve komünizm arasındaki altıncı farktır.

Sosyalizmde kişi topluma kattığı emek gücü karşılığında para veya emeğinin miktarını gösteren sertifika alır.  Oysa komünizmde,ihtiyaçlar toplumsal birikimlerden ihtiyaç oranında karşılandığı için para veya sertifikaya gerek yoktur.  Çünkü ortada, parayla satın almak zorunda kalabileceğiniz bir ihtiyacınız yoktur. Dolayısıyla paranın varlığı sosyalizm ile komünizm arasındaki yedinci farktır.

Marx ve Engels'e sosyalist devrim ulusal bir devrim olmayacak;topyekün bir dünya devrimi şeklinde gerçekleşecektir. Çünkü sosyalizm yalnızca bir ülkede devrimi gerçekleştirirse diğer kapitalist ülkeler devrimi bastırmak için birleşebilirler.
Marx ve Engels'e göre kapitalist devlerin varlığı söz konusuyken ne sosyalizm ne komünizm gerçekleşemeyecektir. Dünya ekonomik anlamda birbirine bağlı ülkelerden oluşuyor. Bir ülkenin ihtiyacı olan hammadde bir başka ülkede üretilebiliyor. Dolayısıyla bir ülke hem komünizme geçip parayı ortadan kaldırıp hem de başka bir kapitalist ülkeden mal satın alması  söz konusu olamayacaktır.  Bu nedenle ülkeler tek tek sosyalizme geçiş için sosyalist dönüşümler gerçekleştirebilir.  Oysa komünist bir devrim ulusal değil dünya çapında gerçekleşmesi gereken bir devrimdir.  En azından Marx ve Engels'in öngörüsü bu yöndeydi.  Marx ve Engels'e göre dünya kapitalizmden komünizme kesintisiz bir dünya devrimi ile gerçekleşecektir. Bu kesintisiz dünya devriminin temel aşamalarını ise şöyle olacağını öngörüyorlardı: İlk olarak siyasal devrimin,kapitalist sistem içindeki zayıf halka bir ülkede başlamasını öngörüyorlardı. Bu zayıf halkanın Almanya ve Fransa'nın olacağını sonrasında devrimin İngiltere'ye sıçrayacağını tahmin ediyorlardı. İkinci aşamada devrim ateşinin başta metropoller olmak üzere tüm dünyada kapitalizmin ulaştığı her çoğrafyada başlayacağına inanıyorlardı. Üçüncü aşamada tüm dünya sosyalist devrimini gerçekleştirecekti. Dördüncü aşamada tüm dünya sosyalist devletler arasında sınırların kalkacağını ve komünizmin başlayacağını öngörüyorlardı.  Böylelikle kesintisiz bir dünya devrimi gerçekleşecekti.

Şimdi sosyalizm ile komünizm arasındaki arasındaki  farkları kısaca özetleyelim.

Sosyalizmin komünizmden daha eski bir ideoloji olması sosyalizm ve komünizm arasındaki ilk farklılıktır.
İkinci farklılık sosyalizmde sınırları belli bir devlet düzeni varken komünizmde devlet varlığına ihtiyaç yoktur.
Sosyalizm emeğe dayalı ücret vurgu yapması,komünizmin ise ihtiyaca dayalı paylaşıma vurgu yapması sosyalizm ile komünizm arasındaki üçüncü farklılıktır.
Komünizme bireysel mülkiyetin sosyalizme göre daha dar olması dördüncü farklılıktır.
Sosyalizmde kol ve kafa işçisi ile köylü ve entelektüel çevreler arasında bir sınıf farkı göze çarparken komünizmde böylesi farklılık yoktur.
Sosyalizmde kişinin hakkı topluma kattığı emeğinin karşılığıyla ölçülürken komünizmdeyse ihtiyaçları ölçütünde bir hakka sahiptir.
Sosyalizmde paranın varlığı hala korunurken komünizmde paraya ihtiyaç kalmayacağı ileri sürülür.

Son olarak Marx'tan şu alıntıyı yaparak konuyu sonlandıralım: "Sosyalizm,henüz kendi temelleri üzerinde gelişmemiş komünist toplumdur."

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i...

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda ...

Kuran'da namaz diye bir ritüel yoktur.

Bu yazımda çok hasas ve bir o kadar da birçok inançta var olan "namaz" ritüelinin Kuran'da yeri olup olmadığını açıklamaya çalışacağım. Bu yazının referansı yaşanılan din değil  sadece Allah'ın ayetleri esas alınacaktır. Çünkü öne sürmüş olduğum yargı namazın sadece Kuran'da olup olmadığı ile ilgilidir. Dini ritüel olan namazın kökeni ve tarihçesi nedir? Namaz sadece İslam'a mı özgüdür? Kuran' da namaz var mıdır? Kuran'da namaz mı geçiyor?.. Kalıplaşmış ve binlerce yıllık süregelen olguları değiştirmek ve de onun yanlış olduğunu beyan etmek oldukça güç görünüyor. Güce ve çoğunluğa tapan toplumlarda böyle bir teşebbüste bulunmak, bırak karamaları öldürülmeye kadar bile gider. Ama biz hakikat yolcuları ölümü bile göze alarak ve tırsmayarak doğru bildiğimiz yolda gitme cürettine sahibiz. Aksi takdirde bu günlere( gelişim ve teknolojiye) nasıl gelebilirdik?... Öncellikle Kuran'da namaz kavramı değil  salât geçmektedir. Lakin mealcilerin çoğu  sa...