Talep ettiğim şey elimden çıktığı anda asıl mutluluk başlıyor... İsteme, kaygının başıdır. İsteme kişinin kendi öznesinde boşluk inşaa etmesidir. İstenen şey de o boşluğun olmadığı kendi halidir. Özlemek de böyledir. Kierkegaard “bir şeye özlem duyarken aslında eksik hissetmeyen, boşluksuz olan kendimize özlem duyarız” der bundan dolayı Muzaffer Ozak bu bağlamda “Hiçbir şey isteme, ama verilen hiçbir şeyi de geri çevirme” diyor. Çünkü verilen şey ehadiyet sırrındandır ve bir lütuftur, olduğu gibi ironiktir. Bir şeyi üretirken “sonucu nasıl olacak” kaygısı, o şeyi üretirken aldığım zevki unutturabiliyordu bazen. O an içinde bunu hatırlarsanız an’ı bir eğlenceye çevirebilirsiniz. “Hatırlama ve unutma sanatlarında uzmanlaşmış birisi varoluşla badminton oynayabilir” Öyle şeyleri unutuşa bırakmışım ki... Onlarla arada karşılaşıp, yazdıkları gözüme çarptığında; bitmeyen öfke ve üzüntüleri, manidar dokundurmaları, geçmişi semptom haline getirmişler diye düşündürür bana. Hayatından kim çıka
Bilinenden kurtulmak.