Ana içeriğe atla

Kurban ibadeti hayvan boğazlamak değildir.

İslami hükümlerde dejenerasyona uğramış en önemli konulardan biri kuşkusuz KURBAN'dır. Kelime anlamı Allah'a yaklaşmak olan Kurban, bu anlamından uzaklaştırılmış ve İslam'ı kabul eden bir çok kültürün eski dini kabulleri ile birleştirilerek tamamen putperest seremonilere dönüştürülmüştür.
Eski Arap ve İran dini törenleri ve Şamanizm etkisi ile Allah'a yakınlaşma ibadeti yerine, Allah'a şirk koşulan bir uygulama olmasından yine Allah'a sığınmak gereklidir.

KURBAN IBADET DEĞİL GELENEKTİR

Kurban, dinler tarihinde ilk ortaya çıkan ritüel. Yani namazdan, oruçtan, bir mabedi ziyaretten de önce kurban ortaya çıkmış. Dinler tarihinde kurban nasıl ortaya çıktı diye tartışmalar var. İnsanların ne olduğunu bilmedikleri şeyler var, onlardan korkuyorlar önce. Rüzgârdan korkuyorlar, depremden, yıldırımdan korkuyorlar. Hani, daha zihninde Allah fikri doğmamış ama onları memnun etmek için kurban kesiyor. Kurban da sadece hayvanlardan olmuyor, kendi çocuklarını da kurban ediyorlar. Organlarını kurban ediyor, kolunu kesiyor.Dolayısıyla dinler tarihindeki inanç, ritüel din namına kurbandır; Allah fikrinden de öncedir. İbrahim kıssasında bu kurbana engel olmak istenir.Yâni insanlar zaten kurban kesmektedirler hatta çocuklarını kurban vermektedirler.Kuran'a Ibrahimi buyuk bir hata yapmaktan kurtardık ayeti geçer.Ibrahim rüyası üzerine cocuğu İsmail'i kesmeye kalktığında bir his yanlış yaptığını hatırlatır deniyor.

IBRAHIM'IN RÜYASI VESİLE KILINARAK BUNA ENGEL OLUNMAK İSTENİR

Dinler tarihine baktığımızda insanların dininde Allah düşüncesi, 50–60 bin yıl öncesindeki insanlarda yok. Görünmeyen, tek bir gücün her şeyi idare ettiği fikri doğuyor. Bu, dinler tarihinden geliyor; İslam’a baktığımız zaman Kuran–ı Kerim’de Hz. İbrahim kıssası anlatılır. Bu kıssada kurbana engel olunmak istenir. Yani insanlar zaten kurban kesmektedir, üstelik kendi çocuklarını da kurban etmektedir. İbrahim’in rüyası vesile kılınarak buna engel olunmak istenir ve Allah orada der ki “Ben sizden kurban istemiyorum. İbrahim’i büyük bir hata yapmaktan kurtarın.” İbrahim oğlunu kurban ettiğini görür rüyasında. Rüyasını gerçekleştirmeye kalkar. Onu Allah’ın emri zanneder. Fakat son dakika içinde bir his uyandırılarak kurban kesmesine engel olunur. Orada geçen ayette “Biz onu büyük bir hatadan kurtardık” denilir; oysa “Biz ona büyük bir kurban verdik” diye çevriliyor. Dolayısıyla insan kurbanına engel olundu ama onun yerine de koç verildi deniyor. Hâlbuki Kuran–ı Kerim’de koç verdik falan demiyor. “Biz onu büyük bir hata yapmaktan kurtardık” diyor. Oradaki zebih kelimesi büyük hata yapmak anlamına geldiği gibi bir hayvanı kurban etmek anlamına da geliyor. Dolayısıyla bunu yanlış yorumladıkları için İbrahim’e koç verildiği mitolojisi oluşmuş.

Hz.İbrahim’in yaptığı şey, kendisini mücadele şuurundan alıkoyan tüm imgelerden arınma fiilidir. Bütünüyle, Allah’a yaklaşma (kurbiyet kurma), Allah dışında ki her şeyden uzaklaşma temelinde bir eylemdir. Bu eylem, mal, servet, makam, imtiyaz ve hatta evlat ve eş sevgisinden dahi bağımsızlaşma ile mümkündür.

Kurban, kişinin Allah’a yaklaşmasıdır. Dolayısı ile Allah dışındaki tüm belirleyicilerden uzaklaşmasıdır. Bu yolla, kişinin kendisine yaklaşması da söz konusudur. O halde “kendisine yabancılaşmış, dolaylı olarak doğaya ve topluma yabancılaşmış insanın” bu hastalıklardan arınması vaziyetine kurban denir. Kur’an’da ki kurban bir bütünüyle bu eksende bir rota çizer.

Kevser sürenin ikinci cümlesinde “fe salli li rabbike venhar” ifadesi, Rabbin için namazı kıl ve kurbanı kes biçiminde çevrilir. Bu çeviri tamamen bir katliamdır.
Ayette geçen “salli” kalıbı, salat kelimesinin bir veznidir. Bu kalıp, şu ayetteki kalıp ile hemen hemen aynı manaya gelir. “Allah ve melekleri o resule salli ederler.”(Azhap 56)
Eğer buradaki salli kelimesini “namaz” diye çevirirsek, Allah ve melekleri peygambere namaz kılmış olur. Ki bu saçma ve hatalı bir yakıştırma olacaktır.
Dolayısı ile buradaki salli, “destekleme” anlamıyla çevrilir. Allah ve melekleri peygamberi desteklerler...
O halde Kevser süresinde ki salli kelimesi de “desteklemektir.”
Ve gelelim venhar kelimesine. Venhar, nahr kökünden türemiş bir kelime olup, boğazına bıçak dayanmış devenin göğsünü ileri attırması manasına gelir. Yani “bir işi göğüslemektir.” Ama vatandaş kalkmış, bıçağı dayama kısmını almış ve olmuş sana hayvan gırtlaklamak...

BU KESTİĞİNİZ KURBANLAR ALLAH'A ULAŞMAZ

Peygamber zamanında da haccın etrafında müşrikler kurban kesiyorlar. Allah, “Bu kestiğiniz kurbanlar Allah’a ulaşmaz. Allah’a ulaşacak olan sizin takvanızdır. Yani ben sizden birbirinize karşı dürüst olmanızı, birbirinize karşı yanlış hareketlerden sakınmanızı istiyorum. Bunun dışında kestiğiniz hayvanların ne etleri, ne kanları bana ulaşıyor” diyerek bu kesimin durmasını istiyor. Fakat o kültür de devam ediyor ve sanki İslam’da kurban kesmek farzmış gibi her Müslüman’ın kurban bayramında Tanrı için kurban kesmesi gerekiyormuş gibi bir farza dönüştürdüler.

ŞİMDİ KURBAN KELİMESİNİ KURAN'DAN İNCELEYELİM

- Kâf Sûresi 16:.....ve nahnu akrebu ileyhi min hablil verîdi
Meâli:..... Biz ona şahdamarından daha yakınız.

- Bakara Sûresi 214......e lâ inne nasr Allâhi karîb...
Meâli:......Yakınlığı anlamak isteyenlere Allah her zaman yardım eden değil midir?

Ayetlerden de anlaşılacağı gibi kurban, Kurb kökünden gelir, yakınlık demektir.
Kuran'da; Kurb, karîb, akrebu, kurban gibi kelimeler defalarca geçer.
Kurb: Yakınlık anlamında
Mukarreb: Yakınlaşmış anlamındadır.

Allah'a yakınlık kişinin varlığından geçmesidir.

Yani varlığını Allah'a kurban etmesidir ve her an bu şuurda yaşamasıdır.

Onun için Fuzuli:

"Yılda bir kurban keserler halk-ı âlem îyd için
Dem be dem sâat be sâat ben senin kurbanınam"

Yani "Halk senede bir kez ibadet için hayvan keserler
ben ise her an Allah'a kurban olarak yaşarım" demiştir.

Yunus Emre'de:
"İsmail'im, Hak yoluna canımı kurban eylerim,
Çünkü bu can kurban sana, ben koç kurbanı neylerim demiştir."

KURBAN BAYRAMI ASLUNDA "GARİP,GUREBA BAYRAMI DEMEK 

Kurban kesilirmi?
Kurbiyet kurulur; yakınlık kurulur.
Kiminle?
izl kurba vel YETAMEN vel MESAKİN (yetim ve miskin ile) - BAKARA 87

Tek tek baktığımızda bizim Türkçe meallerde kurban diye okuduğumuza, Kuran–ı Kerim’de kurban demiyor. Zaten kurban, yakınlaşmak demek. Garip gureba demek. Gurban. Kurban bayramı aslında, garip gureba bayramı demek. Yani kimsesizler, yoksullar, çaresizler, evsizlere armağan edilmiş bayram demektir. Bunun hayvan kesmekle doğrudan alakası yoktur. Kuran’da et yemek için, gıda tüketmek için sınırlı sayıda hayvan kesimi var. “Allah size sınırı sayıda şunları şunları yemeniz için izin vermiştir” diyor, ama Allah için ibadet amacıyla kurban kesme diye bir şey yok.

BU BİR İMTİHANDI

Hz.İbrahim kıssasına dönelim
Evlat sevgisi, özellikle de erkek evlat istemesi ve bu isteğe olan bağlılığı anlatılan İbrahim Peygamber ile ilgili şu bölüme dikkat ediniz;
Bunun üzerine biz, İbrahim’e yumuşak huylu bir oğlan müjdeledik.

Evet görüldüğü gibi, İbrahim Resul’ün çok istediği şey, yani evlat kendisine verilmiştir. Sonrasında ise, Allah’a yakınlığı test edilmek sureti ile, “en çok sevdiğini feda edip edemeyeceği sorgulanmıştır’’...
“Bu, hiç kuşkusuz apaçık imtihanın ta kendisiydi.” (Saffat suresi 106)
İmtihanın amacı, kişinin sevdiklerinden Allah yolunda vaz geçip geçememesi noktasındadır. Yani kurbanın temel amacı budur. Aksi bir mana, hayvan satın alıp kesme gibi bir ritüel uygulaması bu noktada gözlemlenememektedir.

Anlatılan mesele budur.
O halde bugünün insanı Kur’an’sızlaştırılmış bir dine mensuptur. Kurban fiilini en doğru biçimde uygulamak için, insanın kendisine yabancılaşmasını sağlayan her şeyden arınması, Allah dışında ki tüm otoritelere itiraz etmesi gerekir. Yani “kurban“ eylemsel bir ibadettir. Bir ritüel değildir. Hayvan keserek olmaz, insanın içindeki egoyu kesmesi ile olur.
Kurban(gureba-yakınlık) bayramında şunu kendimize sormalıyız.
Benim İsmail'im ne?
Makamım, statüm, rütbem, servetim, mülküm?
Ne ise vazgeç ve özgürleş.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i

Transhümanizm çağı: Üst insan mi oluyoruz?

 İnsanlık tarihimiz bugüne her türlü badireler atlatarak; önceleri hayatta kalma güdüsüyle daha sonra alet yaparak ve en sonunda doğaya hükmederek muhtelif yollardan geçmekle sürekli bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme duracak gibi de değildir. Hayatını kolaylaştırmaya doğru gelişme sağlayan yaralarını saracak teknolojiye gelinen noktada; insanlık tarihi ne kadar savaş gibi utanç verici kötülükler yaşıyor olmasına karşın beraberinde çok iyi işler de yapmaktadır. Yerleşik hayatla medeniyeti de oluşturan insan ırkı barbarlık ve hayvani benliğini de arkasında kısmen de olsa bırakarak hümanizmi benimsemiş ve insana değer vererek medeniyet öncesi karanlığı gerisinde bırakmıştır. Hümanizmle sosyal hayatı etik ve normlarla düzen sağlayan, bilim yapan insan ırkı; artık makinelerle iş yapmakta ve makinelerle birleşerek üst insan çağına giriş yapmıştır bu yüzyılımızda. Nedir bu üst insan çağı? Transhümanizm çağı.. Transhümanizmi ne olduğunu irdeleyerek bu üst insan modelimizin ne olacağını göre