Ana içeriğe atla

Şiirde özne ve nesnellik

İnsanlar, dil aracılığıyla iletişim kurarak anlaşır. Bu anlaşma neticesinde duygular ve düşünceleri ötekine aktarır. Duyguları ölümsüz kılarak onu bir sanat eserine dönüştüren özel bir duygu durumu var ki; iki insanın birbirine özel görünüp ve bunun sonucunda sevgi sözcükleriyle bunu bir hissiyata dönüştürüyor bunun adı da aşk.

Aşıkken güzel kelimeler zihnimizde coşar ve aşık olduğumuz kişiye iltifatlar ederiz. Duygu taşmasıyla beliren bu söz banyosunda  çeşitli kurallarla bunların kağıda dökülmesiyle şiir denen edebi bir yapıt oluştururuz. 

Şiir, şairin içindeki sözcük kuyusunda taşan nağmeleri kağıta dökmesiyle  ortaya çıkar. Eseri ortaya koyan şairin eseri neye ve de kime yazdığı eserin niteliğini taşımaktadır. Aşık, aşığında bulduğu vasıfları edebi bir esere dönüştürürken aşığında ne bulmaktadır? Aşığında bulduğu vasıflar arzusuna hitap ediyorsa  bu aşk değildir. Yok eğer aşığın varlığına hitap ediyorsa aşktır. 

Ne yazık ki şairler, şiir yazarken bazen gerçek duygulara sahip olmayıp sadece rasyonel ve şiir olsun(!) gibi bir tutumla yazarlar. Ki şair sevdiğinde bulduğu vasıflarına aşıksa bu durumda şiir yazılan kişi özne değil nesne durumundadır.

Kimi şairler partnerini özne konumunda kimisi arzuları gayesiyle, partnerini nesne konumunda gösteriyor. Peki bu gerçek duyguya dayalı aşk şiirleri ve  şairin partnerine mi yoksa arzusuna mı yazdığını  nasıl anlayacağız? Bu yazımda gelin bunun nasıl olduğunu irdeleyelim.

Aşk şiirlerinde şair, şiir ve özne-nesne ilişkisi şu şekilde gerçekleşir:

Şairin yazdığı şiir bağlamında gerçekten hissettirdiği duygular ile gerçek yaşantısı arasında organik bir bağ varsa o zaman adına şiir yazılan özne olarak tanımlanır. Amma velakin şair; yazdığı şiirin uyandırdığı duygulardan daha farklı hislere ve yaşama sahipse o zaman şiir yazılan birey özne değil nesne durumundadır.

Çünkü kimileri partnerini değil de partnerinin onda oluşturtuğu izlenimi sever. Buradaki tek kıstas ilham noktasına karşı dürüstlüktür. Çünkü şair kendisinden görsel olarak etkilenmiş bir bireyi güçlü bir şiirle göklere de çıkarabilir, olayı dramaya da sürükleyerek karşı tarafı suçluluk psikolojisi içine de sokabilir.
Bu noktada şiir yazılan nesne konumundayken şair de sevmeyen ama sevilen yani narsistik konumdadır.

Yani şair aslında kendi arzusuna yazmaktadır. Bunlar aşk ve sevgi bağlamlarında meydana gelen durumlardır. Öfke ve nefret durumunda şiddet şiirlerinde şair ve şiir yazılan arasındaki bağda bir değişiklik olmaz.

Çünkü hiçbir insan nefret ettiği kişiye şiir yazmak istemez yazarsa da kesinlikle içinde sevgi sözcükleri yer almaz. Kısacası sevginin sahtesi olur ama nefretin olmaz...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda ...

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i...

Kuran'da namaz diye bir ritüel yoktur.

Bu yazımda çok hasas ve bir o kadar da birçok inançta var olan "namaz" ritüelinin Kuran'da yeri olup olmadığını açıklamaya çalışacağım. Bu yazının referansı yaşanılan din değil  sadece Allah'ın ayetleri esas alınacaktır. Çünkü öne sürmüş olduğum yargı namazın sadece Kuran'da olup olmadığı ile ilgilidir. Dini ritüel olan namazın kökeni ve tarihçesi nedir? Namaz sadece İslam'a mı özgüdür? Kuran' da namaz var mıdır? Kuran'da namaz mı geçiyor?.. Kalıplaşmış ve binlerce yıllık süregelen olguları değiştirmek ve de onun yanlış olduğunu beyan etmek oldukça güç görünüyor. Güce ve çoğunluğa tapan toplumlarda böyle bir teşebbüste bulunmak, bırak karamaları öldürülmeye kadar bile gider. Ama biz hakikat yolcuları ölümü bile göze alarak ve tırsmayarak doğru bildiğimiz yolda gitme cürettine sahibiz. Aksi takdirde bu günlere( gelişim ve teknolojiye) nasıl gelebilirdik?... Öncellikle Kuran'da namaz kavramı değil  salât geçmektedir. Lakin mealcilerin çoğu  sa...