Sevgi ne güzel şey değil mi?
Hepimiz sevgiyi yaşamak isteriz ve sevginin bize yaşattırdığı o içsel huzurun enerjisiyle dolup taşarız. Peki sevgi bir yerden sonra nasıl yerini hüzne ve şiddette bırakır ki? Sevginin kendisi güzel iken ne oluyor da sevgi adı altında şiddet görürüz. Bizi buna iten nedir? Bunu irdeleyelim..
"İnsan her şeyin ölçüsüdür" diyen ilk çağ filozoflarından Protagoros'un sözüyle başlamakta fayda vardır.
Protagoros'un bu sözü sevgi bağlamında açıklamak gerekirse, sevginin iyi veya kötü olmayıp bir varoluşsal saf enerji olduğu ve insanın sevgi adı altında yaptıkları ölçümsel yaklaşımları sevgiyi iyi ya da kötü gösterir.
Biz bugün sevginin nasıl kötüye dönüştüğünün altındaki etkileri inceleyeceğiz.
Biz insanlar iyi ve güzel şeyleri elimize gözümüze bulaştırmakta yeterince tecrübeleyiz. Bu güzel şeylerden biri de sevgi. Sevgi duyunca ya görünce sevgi duyan özneyi kendimize katmak, onu sahiplemek ve kontrol altına almaya çalışırız. Neden? Çünkü korku duyarız. Ya kendimize ya da sevgi duyan özneye.
Gün gelir ya sevgisi biterse ya beni bırakıp bir başkasına meylederse diye sevgi duyduğumuz kişiyi kendimize bağlarız. Veya da narsisistik ve egosal benligimiz bunu elinin altında bulundurmak ister. Çünkü benlik özeldir, o en yücedir!
Sevdiğimiz insana olan sevgimiz bir süre sonra geveze zihnin de devreye girmesiyle o artık gerçek sevgi olmayan bir kimliğe bürünür. Ve o sevgi artık yanılsamadır.
Bu yanılsamada kişi sevgi duyduğu özneyi nesne halinde bir imajda görür ve onu kendi emel ve arzularına göre yönlendirip kontrol eder.
Kontrol? Sevgide kontrol olamaz.
Bir şeyin olmasını sağlama yahut kontrol etme çabasının kendisi egoistliktir ~ OSHO
Denetlemeye, kontrol etmeye çalıştığınıza "Seni seviyorum" demeyiniz.
Çünkü kontrol benlik iddiası ve beklenti imasıdır.
Kontrol etmek, özneyi olduğu gibi kabul görmeyip onu bir hamur gibi şekil vererek kendi arzuladığı bir nesneye dönüştürme gayesidir. Bu da narsisizmdir. Ve kişi arzusuna çalışmakta ve arzusuna seni seviyorum der!
Sevgi; beklentisizliktir.
Kontrol; beklentiden beslenen arzu yansıması.
Denetim; bağlama, sahiplenme tutkusudur.
Sevgi; alabildiğine özgür bırakmak...
Denetim; kendiliğindenliğe, samimiyete, sahiciliğe indirilmiş en büyük darbedir.
Denetlemek isteyen muhatabına adeta "Bana kendin gibi olma, sahte davran, benden bişeyleri sakla, kaçır!" demektedir.
Soralım o vakit; ilişkilerde tarafları sahteliğe zorlayan kimdir öyleyse?!..
Kontrol, sahte güven duygusu verir sahibine.
Kontrol etmiştir ya kafası rahattır, istemediği, beklemediği başına gelmeyecektir.
Sahte Güven; daimi tedirginliğin bastırılmış şekli.
Ya kontrol edemediği anlar?
O zaman ne yapıyor acaba?
Bu kaygılar yer bitirir kontrol edeni...
Kontrol, denetleme, takip etme isteği taraflardan düşmedikçe ne ailede, ne dostlukta, ne de arkadaşlıklarda gerçek sevgi ve güven ortamı oluşmaz, oluşamaz!..
Gerçek Sevgi; sevilenin apayrı bir insan ve orijinal bir yapı olduğunu kabul ettiğiniz anda başlar.
Ona benzeme veya onu kendine benzetme yaklaşımlarının olmadığı bu tür sevgide duygular değil akıl, tutkular değil iradeli, mantıklı, gerçekçi yaklaşım ön plandadır.
Şimdi de bazı beyanların derin anlamlarını tespit edelim:
Seni seviyorum;
senin için her şeyi feda ederim.
[Sevgi Mahkumu]
Seni seviyorum;
ya benimsin ya toprağın
[Sevgi Hakimi]
Seni seviyorum;
Senin kendin olmanı istiyorum
Kendini yaşa
Bana düşen neyse
Seninleyim bunun için
[İnsanca Sevgi]
Günümüz insanının kuşandığı sahte nezaket, süslü zarafet de sevdiklerimizi denetleme tutkumuzdan beslenmiyor mu?!..
Kozmik bilincin(Tanrı'nın) garip bir tecellisidir ki;bütün kontrol etmek isteyenlerin, yön vermek isteyenlerin, denetlemek isteyenlerin başlarına ummadıkları olaylar gelir hep.
Ve her darbe yiyen; genellikle kontrolü altında tutmak istediğinden darbe almıştır nedense?!..
Bak sen Tanrı'nın işine!
Kızının üzerine titriyormuş anne.
Hanım hanımcık yetişsin diye.
Oğlan adam olsun diye
kendini paralamış baba.
Yıllar sonra mı?
Kızından yansıyanlar tüketmiş anneyi.
Oğlanın açtığı belalar yemiş babayı.
Tesadüf mü?
Neyin getirisi?
Neyin bedeli?
Denetim ve kontrol iş hayatında da geçerli.
Ev, aile ve insani ilişkilerde sevgi yerine kontrolün öne çıkması, benliğin sahne almasıdır.
Benliğin sahne aldığı her yer ise cehennemdir!
Ve, "Cehennem, insan yüreğinde sevginin bittiği yerdir." demiş Dostoyevski...
Hepimiz sevgiyi yaşamak isteriz ve sevginin bize yaşattırdığı o içsel huzurun enerjisiyle dolup taşarız. Peki sevgi bir yerden sonra nasıl yerini hüzne ve şiddette bırakır ki? Sevginin kendisi güzel iken ne oluyor da sevgi adı altında şiddet görürüz. Bizi buna iten nedir? Bunu irdeleyelim..
"İnsan her şeyin ölçüsüdür" diyen ilk çağ filozoflarından Protagoros'un sözüyle başlamakta fayda vardır.
Protagoros'un bu sözü sevgi bağlamında açıklamak gerekirse, sevginin iyi veya kötü olmayıp bir varoluşsal saf enerji olduğu ve insanın sevgi adı altında yaptıkları ölçümsel yaklaşımları sevgiyi iyi ya da kötü gösterir.
Biz bugün sevginin nasıl kötüye dönüştüğünün altındaki etkileri inceleyeceğiz.
Biz insanlar iyi ve güzel şeyleri elimize gözümüze bulaştırmakta yeterince tecrübeleyiz. Bu güzel şeylerden biri de sevgi. Sevgi duyunca ya görünce sevgi duyan özneyi kendimize katmak, onu sahiplemek ve kontrol altına almaya çalışırız. Neden? Çünkü korku duyarız. Ya kendimize ya da sevgi duyan özneye.
Gün gelir ya sevgisi biterse ya beni bırakıp bir başkasına meylederse diye sevgi duyduğumuz kişiyi kendimize bağlarız. Veya da narsisistik ve egosal benligimiz bunu elinin altında bulundurmak ister. Çünkü benlik özeldir, o en yücedir!
Sevdiğimiz insana olan sevgimiz bir süre sonra geveze zihnin de devreye girmesiyle o artık gerçek sevgi olmayan bir kimliğe bürünür. Ve o sevgi artık yanılsamadır.
Bu yanılsamada kişi sevgi duyduğu özneyi nesne halinde bir imajda görür ve onu kendi emel ve arzularına göre yönlendirip kontrol eder.
Kontrol? Sevgide kontrol olamaz.
Bir şeyin olmasını sağlama yahut kontrol etme çabasının kendisi egoistliktir ~ OSHO
Denetlemeye, kontrol etmeye çalıştığınıza "Seni seviyorum" demeyiniz.
Çünkü kontrol benlik iddiası ve beklenti imasıdır.
Kontrol etmek, özneyi olduğu gibi kabul görmeyip onu bir hamur gibi şekil vererek kendi arzuladığı bir nesneye dönüştürme gayesidir. Bu da narsisizmdir. Ve kişi arzusuna çalışmakta ve arzusuna seni seviyorum der!
Sevgi; beklentisizliktir.
Kontrol; beklentiden beslenen arzu yansıması.
Denetim; bağlama, sahiplenme tutkusudur.
Sevgi; alabildiğine özgür bırakmak...
Denetim; kendiliğindenliğe, samimiyete, sahiciliğe indirilmiş en büyük darbedir.
Denetlemek isteyen muhatabına adeta "Bana kendin gibi olma, sahte davran, benden bişeyleri sakla, kaçır!" demektedir.
Soralım o vakit; ilişkilerde tarafları sahteliğe zorlayan kimdir öyleyse?!..
Kontrol, sahte güven duygusu verir sahibine.
Kontrol etmiştir ya kafası rahattır, istemediği, beklemediği başına gelmeyecektir.
Sahte Güven; daimi tedirginliğin bastırılmış şekli.
Ya kontrol edemediği anlar?
O zaman ne yapıyor acaba?
Bu kaygılar yer bitirir kontrol edeni...
Kontrol, denetleme, takip etme isteği taraflardan düşmedikçe ne ailede, ne dostlukta, ne de arkadaşlıklarda gerçek sevgi ve güven ortamı oluşmaz, oluşamaz!..
Gerçek Sevgi; sevilenin apayrı bir insan ve orijinal bir yapı olduğunu kabul ettiğiniz anda başlar.
Ona benzeme veya onu kendine benzetme yaklaşımlarının olmadığı bu tür sevgide duygular değil akıl, tutkular değil iradeli, mantıklı, gerçekçi yaklaşım ön plandadır.
Şimdi de bazı beyanların derin anlamlarını tespit edelim:
Seni seviyorum;
senin için her şeyi feda ederim.
[Sevgi Mahkumu]
Seni seviyorum;
ya benimsin ya toprağın
[Sevgi Hakimi]
Seni seviyorum;
Senin kendin olmanı istiyorum
Kendini yaşa
Bana düşen neyse
Seninleyim bunun için
[İnsanca Sevgi]
Günümüz insanının kuşandığı sahte nezaket, süslü zarafet de sevdiklerimizi denetleme tutkumuzdan beslenmiyor mu?!..
Kozmik bilincin(Tanrı'nın) garip bir tecellisidir ki;bütün kontrol etmek isteyenlerin, yön vermek isteyenlerin, denetlemek isteyenlerin başlarına ummadıkları olaylar gelir hep.
Ve her darbe yiyen; genellikle kontrolü altında tutmak istediğinden darbe almıştır nedense?!..
Bak sen Tanrı'nın işine!
Kızının üzerine titriyormuş anne.
Hanım hanımcık yetişsin diye.
Oğlan adam olsun diye
kendini paralamış baba.
Yıllar sonra mı?
Kızından yansıyanlar tüketmiş anneyi.
Oğlanın açtığı belalar yemiş babayı.
Tesadüf mü?
Neyin getirisi?
Neyin bedeli?
Denetim ve kontrol iş hayatında da geçerli.
Ev, aile ve insani ilişkilerde sevgi yerine kontrolün öne çıkması, benliğin sahne almasıdır.
Benliğin sahne aldığı her yer ise cehennemdir!
Ve, "Cehennem, insan yüreğinde sevginin bittiği yerdir." demiş Dostoyevski...
Yorumlar
Yorum Gönder