Ana içeriğe atla

Haz ile mutluluk arasındaki fark

 Şimdi şu açıkça bilinmelidir ki biz hazla  mutluluğu birbiriyle karıştırıyoruz. Bu kavramları aynı anlamda kullanıyoruz. Sizce bu ne kadar sağlıklı bir tutum? Bir şeyi anlamak istiyorsak, şeylerin kökenine veyahut kaynağına gitmek gerekiyor. Şimdi biz de öyle yapıp, ilk etapta TDK'ye göre tanımlarından daha sonra aralarındaki farka işaret edeceğiz. 

Haz:

isim. 

Haz kelimesi, hoşa giden duygu, ezgi anlamına gelmektedir. Diğer bir anlamı bir durumdan, bir şeyden duygusal olarak haz almaktır. Sürdürülmesi istenen ılımlı ve doygunluk veren coşku.

Mutluluk:

isim. 

Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, mut (I), ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık, saadetlilik.

Tanımlara genel hatlarıyla baktığımızda bariz açık ayrımlar görünmese de mutluluğun daha soyut bir manada yol çizdiğini ve bir süreç olduğu, hazzın ise somut muhtevasıyla kısa süreli olduğu çıkarımı mümkün görünmektedir. Haz dışsal, mutluluk ise içsel olduğu ve ayrıca hazzın somut, mutluluğun soyut bir edinim olduğu tanımdan rahatlıkla çıkartabiliriz.

HAZ İLE MUTLULUĞU KARIŞTIRIYORUZ

Öncelikle şunu dile getirmeliyim ki haz, mutluluğun karşıtı ya da alternatifi değildir, hem mutlu bir insan olup hem de haz duyabilirsiniz. Haz kısa süreli bir duygu durumu iken mutluluk daha uzun vadeli bir süreçtir. Montesquieu’nin dediği gibi mutluluk;varılacak bir istasyon değil, bir yolculuk şeklidir. Haz hemen varmak ister, mutluluk ise yolda olmak. Haz kahkahadır, mutluluk tebessüm.

Farabi'ye göre mutluluk ve haz aynı şeyler değildir, aralarındaki en önemli fark ise hazlar hiçbir zaman hayatın gayesi edinilemeyecek düşük dereceli şeyler iken mutluluk bunun tam tersidir. 

HAZ KOŞUL BARINDIRIR MUTLULUK İSE BUNUN ÖTESİNDE METAFİZİKTİR

Haz dediğimiz duygu bu, şu olmadan mutlu olamam dediğimiz şeylerdir. Arabam olmadan, güzel veya yakışıklı bir partnerim olmadan, kazanmadan, param olmadan mutlu olamam dediğiniz her şey esasında mutluluk değil hazcılıktır. Çünkü haz koşul bildirir ve maddeseldir. İçsel bir durum değildir. Oysa mutluluk bir nedene ihtiyaç duymaz, metafiziktir.

HAZ BENCİL, MUTLULUK İSE SOSYALDIR

Bir başka fark ise hazzın bencillik içerdiği mutluluğun ise bencillik içermediği bir durum olduğudur. Çünkü başkası adına haz duyamazsın, haz bencilcedir. Fakat başkası adına mutlu olabilirsiniz.Hazzı tek başımıza hissederiz ama mutluluk çoğunlukla sosyallikle bağlantılıdır. İnsanı da sosyal bir varlık olarak nitelendirdiğimize göre mutluluk olmadan haz neredeyse hiçbir şeydir. Yalnız kalmak haz verir fakat bir süre sonra bu mutsuzluğa iter ve psikolojik olarak düşeriz. Mutlulukta ise sosyal bir bütün olarak mutlu olunup sağlıklı bir durum söz konusudur. 

HAZ MADDE MUTLULUK MANADIR

Haz maddeler ile elde edilebilir fakat haz almak için kullanılan maddeler mutluluk vermez. Tam aksine kişinin uzun dönemli iyiliğini ve sağlığını zora sokarak mutsuzluğa neden olur. Örneğin sigara, alkol gibi içecekler haz verir fakat sağlığa zararlıdır. Bu yüzden sigara veya alkol kullanmak mutluluk değil hazcılıktır.

Mutluluk olmadan haz bir hiçtir. Çünkü haz, anlamla birleşmediği için huzur da getirmez. 

Mutluluk hissetmediğin zaman hiçbir şeyde haz da alamazsın. Fakat haz olmadığı zaman yine de mutlu olabilirsin. 

HAZ DOYUMSUZDUR MUTLULUK İSE TEVAZUDUR

Haz bir an önce doyurulmak ister, sabırsızdır. Haz doyurulmadığı zaman, bastırıldığında psikolojik sıkıntılar doğurur. Haz aynı zamanda doyumsuzdur. Oysa mutluluk öyle midir? Nefes almak, bir çiceği izlemek, kuşların cıvıltısı gibi küçük ve basit şeylerden bile mutluluk duymakla mümkündür mutluluk. 

HAZ BAĞIMLILIK YARATIR MUTLULUK İSE BAĞLILIK

Hazla ilgili en büyük sıkıntı onun bağımlılığa dönüşebilmesidir; nitekim haz bağımlılığı ciddi bir ruhsal sorunken “mutluluk bağımlılığı” diye bir şey yoktur! 

HAZ ARAYIŞI MUTSUZLUĞA YOL AÇMAKTADIR

Şimdi biraz da işin kimyasına bakalım.

Haz duygusu büyük ölçüde dopamin ile ilişkilendirilirken mutluluk serotoninle bağlantılı kabul edilir. Her ikisi de beyinde sinir iletisinde aracı moleküllerdir. Dopamin sinirleri uyararak, seratonin ise bazı bölgeleri baskılayarak itki eder. Yukarıda bahsettiğim gibi haz bağımlılığı psikolojik bir vaka olup bunun sonucunda aşırı dopamin nöronları (sinir hücreleri) öldürebiliyor.

Haz arayışı tekrar eden uyarılarla her seferinde nükseder. Bunun adı dopamin bağımlılığıdır. Seratonin de bu sorun söz konusu değildir. Aşırı mutluluk diye bir kavram yoktur. Olsa bile aşırı mutluluktan ölünmez. Araştırmalar gösteriyor ki dopamin fazlalığı yan etki olarak serotoni azaltmada rol oynamaktadır. Bu kimyasal etkilerin sonucu mutsuzluk belirir. Yani haz arayışı mutsuzluğa yol açmaktadır.

HAZ BEDENDE MUTLULUK RUHTA YAŞANIR

Yukarıda hazın dışsal, mutluluğun içsel bir hal olduğunu belirtmiştim. Bedenin aslî yapısına uygun bir şeyin bedende hazır bulunmasının idraki hazdır. Ruhun aslî yapısına uygun bir şeyin ruhta hazır bulunmasının idraki mutluluktur. Hazzın bedensel oluşu onu bariz içgüdüsel kılar. Haz hayvanlık benliğimizin olan id'in çoşkunluk kaynağıdır. Mutluluk ise ruhanidir. Örneğin hayvanlar mutluluk duymaz sadece haz duyar.

Filozoflara ve sufilere göre ise ruh maddi değildir aklîdir.Ruh bedenden ayrıldığında aslî alemi olan aklî aleme alışmış şekilde ayrılırsa bulunduğu bu aslî maddesizlik halinden sonsuz bir mutluluk duyar.

İNSANLAR NEDEN MUTSUZ?

Çünkü insanlar mutluluğun ne olduğunu bilmiyor. Bilmeyen bir şeyi nasıl yaşasınlar?

Bilmek istenmeyen içinde akıl olmadan yaşanan zevk ve memnuniyetlerin peşinde koşmaya (ki buna haz demiştik) programlanan insanlar, haz duyuyor ama mutlu olamıyor. İnsan sadece bedenden ibaret olmadığı ve bir ruha sahip olduğu gerçeğini göz ardı ettiği için hayatın tümünü değil de bir kısmıyla uğraşarak hayatı ıskalıyor. Mutluluk bir süreç olduğu için mutluluk denen yolda elbette acılar, yokuşlar da beraberinde olacaktır. Mutluluk, sıkıntısız ve engelsiz bir hayat değil, sıkıntılarla başa çıkabilecek, engelleri aşabilecek bir duruşa sahip olabilmek değil midir? Oysa insanlar konfor istiyor, üretmek değil tüketmek istiyor. Kendini bilmeyen ve hayatı kavramayan insan için mutluluk söz konusu olamaz. 

HAZ DÜNYASI

Mesela dünyada depresyonun artmasındaki en temel etken mutluluk odaklı değil haz odaklı bir dünya anlayışıdır. Kapitalizm bunun bariz örneğidir. Zira kapitalizm haz odaklı bir rejimdir.

HAZZIN SONU ACIDIR

Haz ilk etapta kişiye zevk ve çoşku barındıran bir kıvanç durumu yaşatsa da en nihayetinde kişiye bağımlılığa hapsedecektir. Örneğin sigara, alkol, uyuşturucu, cinsellik, alışveriş gibi iyi kötü tüm aktiviteler ilk etapta kişiye haz verir. Fakat bunlar bir yerden sonra kişide duyarsızlaşma yaşatacak ve kişi tükenmiş sendromu yaşayacaktır. Hele ki bu aktivitelere ulaşma gücü yoksa kişi için sinir krizleri kapıdadır. İstediğine her daim ulaşmayan kişi iradesi ipotek altında kalacağı için çok mutsuz bir hayat yaşamakla beraber benlik yitimi yaşayacaktır. Bu yüzden hazzı sonu acıdır. 

GERÇEK MUTLULUK

Gerçek mutluluğun ancak kendi benliğinizi keşfettiğinizde, kendinizi tanıyabildiğinizde ve kendi potansiyelinizi açığa çıkarabildiğinizde ulaşabileceğimizi savunuyor, Aristotales.

Ona göre bunun dışında kalan mutluluk diye isimlendirdiğimiz durumlar mutluluk değil anlık memnuniyet ve zevklerdir. Anlık memnuniyet ve zevk duyduğunuzda kendinizi iyi hissetme haliniz kısa sürer ve bu durum sizin kişisel gelişiminize katkı sağlamaz. 

Örneğin sigara, uyuşturucu madde ve alkol etkisi altında tecrübe edilen duygu mutluluk değil, anlık zevktir. Bu maddeler kişiye bir süreliğine sahte mutluluk yaşatarak onu hayattan hayatın gerçeğinden koparır. Fakat bununla kişiyi de sorunları ötelemesine onu gerilemesine yol açarak kişinin kişisel gelişimini sekteye uğratır. Bununla beraber kişi istediği hayatı ve mutluluğu yakalamakta zorluk yaşar.

Aristotales'e göre insanların çoğunun mutsuz olmasının sebebi basittir: mutlulukla hazzı karıştırmak. “Haz” sadece bedenin/egonun anlık memnuniyeti iken, “mutluluk” kişisel gelişiminizin peşinden gitmektir.

SONUÇ

Gerçek mutluluğa erişmek için ne istediğimizi iyi bilmeliyiz. Ne istediğimizi bilmeden istediğimiz şeyi yaşamamız mümkün değildir. İstediğimiz şeyi yaşamak için ise akıl elzem bir ihtiyaçtır. Düşünme eylemini reddetmeden, çoğunluğun ardından gitmeden, şeylerin kökenine inerek sağlıklı adım atmış olur ve anlamlı bir hayat yaşamış oluruz. Zira anlam olmadan yaşanan zevk ve heyecanlar mutluluk değil haz olarak kalıyor. Genelikle düşünmek acı verici değildir düşünceye verdiğiniz tepkiler acı verici oluyor. Düşünmeyi reddeden ve cahilliği mutluluk olarak görenlerin bu çıkarımı yersiz olduğu apaçıktır. İçinde akıl damlatılmamış keyifler ancak haz olabilir. İnsanı insan yapan eylem olan düşünceyi reddedip de cahilliği mutluluk olarak görmek insani midir yoksa hayvani mi? Ayrıca mutluluğun içinde acı yok değil, mutluluk acıyla beraber her şeye rağmen mutluluktur. Acı bu hayatın hikmetli mesajıdır. Acı olmadan tatlı olabilir mi? Acı ve tatlı her şeyi olduğu gibi hayatı tümünü olduğu kadar kabul edip "kendin olmak" erdemliliği göstermektir, mutluluk.. 


Yorumlar

  1. Ben sizi gerçekten bisey biliyorsunuz sanmıştım özür dilerim yanılmışım. Hazla mutluluk farklıymış mış

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda ...

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i...

Kuran'da namaz diye bir ritüel yoktur.

Bu yazımda çok hasas ve bir o kadar da birçok inançta var olan "namaz" ritüelinin Kuran'da yeri olup olmadığını açıklamaya çalışacağım. Bu yazının referansı yaşanılan din değil  sadece Allah'ın ayetleri esas alınacaktır. Çünkü öne sürmüş olduğum yargı namazın sadece Kuran'da olup olmadığı ile ilgilidir. Dini ritüel olan namazın kökeni ve tarihçesi nedir? Namaz sadece İslam'a mı özgüdür? Kuran' da namaz var mıdır? Kuran'da namaz mı geçiyor?.. Kalıplaşmış ve binlerce yıllık süregelen olguları değiştirmek ve de onun yanlış olduğunu beyan etmek oldukça güç görünüyor. Güce ve çoğunluğa tapan toplumlarda böyle bir teşebbüste bulunmak, bırak karamaları öldürülmeye kadar bile gider. Ama biz hakikat yolcuları ölümü bile göze alarak ve tırsmayarak doğru bildiğimiz yolda gitme cürettine sahibiz. Aksi takdirde bu günlere( gelişim ve teknolojiye) nasıl gelebilirdik?... Öncellikle Kuran'da namaz kavramı değil  salât geçmektedir. Lakin mealcilerin çoğu  sa...