Ana içeriğe atla

Levinas'ın felsefesi

 Emmanuel Levinas, 12 Ocak 1906'da Litvanya'nın Kovno şehrinde doğdu. Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi ve Yahudi geleneği ve öğretileri çocukluğundan itibaren etkiledi. Levinas, 1920'lerde Litvanya'da ve daha sonra Almanya'da eğitim gördü. 1928'de Strasbourg Üniversitesi'nde felsefe eğitimine başladı ve Edmund Husserl ile tanıştı. Levinas, II. Dünya Savaşı sırasında Alman işgali altındaki Fransa'da bulundu ve savaştan sonra kurtulanlar arasında yer aldı. Savaş deneyimi, Levinas'ın felsefi düşüncesini derinden etkiledi ve insanın diğerine karşı sorumluluğunu vurgulayan etik felsefesinin temellerini attı.

Levinas'ın felsefesi, özellikle Husserl ve Heidegger'in fenomenolojik ve varoluşçuluk felsefelerinden etkilenmiştir. Levinas, felsefi düşüncesinde varlığın ötesinde bir şeyi vurgulamıştır. Ona göre, insanın varoluşu, diğer insanlarla karşılaşma deneyimiyle şekillenir ve bu deneyim, bizi diğerlerine karşı sorumlu kılar. Levinas'ın en önemli eserlerinden biri olan Totality and Infinity (Topluluk ve Sonsuzluk), özellikle etik ve metafizik arasındaki ilişkiyi inceler. Levinas, etik ilişkilerin temelinin, diğerine karşı sorumluluk ve özgürlük olduğunu savunur. Ona göre, insanın özgürlüğü, diğerine karşı sorumluluğun bilincinde olmakla mümkündür. Levinas'ın felsefesi, özellikle postmodern düşünceyi etkilemiştir. Onun vurguladığı diğerine karşı sorumluluk ve etik ilişkiler, çağdaş dünyadaki insan ilişkileri ve toplumsal sorunlar üzerinde düşünmemize yardımcı olmuştur. Levinas'ın felsefesi, özellikle etik felsefe ve siyaset felsefesi alanında önemli bir etkiye sahiptir.

Levinas’ın Etiği: Ötekiyle Sorumluluk

Emmanuel Levinas, 20. yüzyılın önde gelen etik filozoflarından biridir ve etik düşüncede derin izler bırakmıştır. Levinas'ın etik felsefesi, geleneksel etik teorilerinden farklı bir perspektif sunar ve özellikle insanın diğerine karşı sorumluluğunu vurgular. Levinas'a göre, etik ilişkiler, bireyin diğerine karşı olan sorumluluğuyla belirlenir. Bu sorumluluk, bireyin kendi benliğinden ve çıkarlarından önce diğerinin çıkarlarını ve varlığını önemsemesi anlamına gelir. Levinas'a göre, bu sorumluluk, öznenin diğerine karşı sonsuz bir borç altında olduğu fikrine dayanır (Levinas, 1969, s. 23).

Ötekiyle karşılaşma deneyimi, Levinas'ın etik düşüncesinin merkezindedir. Levinas, ötekinin yüzünü görmenin, onun benzersizliğini ve değerini tanımak anlamına geldiğini savunur. Bu tanıma karşı sorumluluk duymak, öznenin özgürlüğünü ve varlığını şekillendirir (Levinas, 1985, s. 45). Levinas'ın etik felsefesi, özellikle postmodern düşünce üzerinde derin bir etki yaratmıştır. Onun vurguladığı ötekiyle sorumluluk ve etik ilişkiler, çağdaş dünyadaki insan ilişkileri ve toplumsal sorunlar üzerinde düşünmemize yardımcı olmuştur. Levinas'ın etik felsefesi, özellikle insanın diğerine karşı olan sorumluluğunu vurgulamıştır (Levinas, 1969, s. 23). Bu sorumluluk, bireyin kendi benliğinden ve çıkarlarından önce diğerinin çıkarlarını ve varlığını önemsemesi anlamına gelir. Levinas’a göre, bu sorumluluk, öznenin diğerine karşı sonsuz bir borç altında olduğu fikrine dayanır. Ötekiyle karşılaşma deneyimi, Levinas'ın etik düşüncesinin merkezindedir. Levinas, ötekinin yüzünü görmenin, onun benzersizliğini ve değerini tanımak anlamına geldiğini savunur. Bu tanıma karşı sorumluluk duymak, öznenin özgürlüğünü ve varlığını şekillendirir (Levinas, 1985, s. 45). Levinas'ın etik felsefesi, özellikle postmodern düşünce üzerinde derin bir etki yaratmıştır. Onun vurguladığı ötekiyle sorumluluk ve etik ilişkiler, çağdaş dünyadaki insan ilişkileri ve toplumsal sorunlar üzerinde düşünmemize yardımcı olmuştur. Levinas'ın etik felsefesinde merkezi bir kavram, "Öteki"dir. Öteki, bireyin karşılaştığı herhangi bir diğeridir ve genellikle yüzüyle temsil edilir. Levinas’a göre, ötekinin yüzünü görmek, onun benzersizliğini ve insani değerini tanımak anlamına gelir. Bu tanıma karşı sorumluluk duymak, öznenin özgürlüğünü ve varlığını etik bir şekilde yönlendirir (Levinas, 1985, s. 67).Levinas'ın etik anlayışı, geleneksel etik teorilerinden farklıdır. Levinas, etiği, öznenin diğerine karşı olan sorumluluğuyla açıklar ve bu sorumluluğun, özgürlüğün ve varoluşun temeli olduğunu savunur. Ona göre, insanın diğerine karşı olan bu temel sorumluluğu, onu diğerlerine karşı adil ve saygılı bir şekilde davranmaya yönlendirir. Levinas'ın etik felsefesi, özellikle insan ilişkilerinde empati, saygı ve adaletin temelini oluşturur. Ötekiyle karşılaşma deneyimi, insanın diğerlerine karşı sorumluluğunu ve bu sorumluluğun etik ilişkilere olan etkisini derinlemesine anlamamıza yardımcı olur.

Levinas ve Varlık Kavramı: Diğerinde Aşk

Emmanuel Levinas, varlık kavramını ele alırken, geleneksel felsefi yaklaşımlardan farklı bir perspektif sunar. Levinas'a göre, varlık, özneyi diğerine karşı sorumlu kılan bir deneyimdir. Bu sorumluluk, öznenin kendi varlığını diğerine adama anlamına gelir (Levinas, 1969, s. 45). Levinas'ın varlık anlayışı, özellikle "diğerinde aşk" kavramıyla bağlantılıdır. Ona göre, varlık deneyimi, diğerini sevme ve ona karşı sorumluluk duyma deneyimine dayanır. Bu, öznenin kendi varlığını diğerine adayarak, onun varlığına saygı duymasını ve ona karşı adil olmasını gerektirir. Varlık deneyimi, Levinas'ın etik felsefesinin merkezindedir. Ona göre, insanın diğerine karşı sorumluluğu, varlık deneyimiyle başlar ve bu deneyim, insan ilişkilerinde adaletin ve saygının temelidir. Levinas'a göre, varlık deneyimi, insanın özgürlüğünü ve varoluşunu derinlemesine etkiler ve onu diğerleriyle olan ilişkilerinde daha duyarlı ve empatik kılar. Levinas'ın varlık kavramı, geleneksel metafizik ve ontolojiden farklı bir şekilde, insanın diğerine karşı sorumluluğunu vurgular. Bu perspektif, varlık ve varoluş kavramlarını yeniden değerlendirmemize ve insan ilişkilerini daha derinlemesine anlamamıza olanak tanır.

Levinas'ın varlık kavramı, varoluşsal ve etik boyutları bir araya getirerek insanın diğerleriyle olan ilişkilerini derinlemesine ele alır. Ona göre, varlık deneyimi, insanın özgürlüğünü ve varoluşunu diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl kullanacağını belirler. Bu nedenle, varlık deneyimi, insanın diğerlerine karşı sorumluluğunu ve bu sorumluluğun etik ilişkilere olan etkisini açıklar. Levinas'ın varlık kavramı, özellikle insanın diğerleriyle olan ilişkilerindeki tutumunu belirlemede önemlidir. Ona göre, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde gösterdiği sorumluluk ve saygı, varlık deneyiminin bir yansımasıdır. Bu nedenle, varlık deneyimi, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl davranacağını belirler. Levinas'ın varlık kavramı, insanın diğerleriyle olan ilişkilerindeki empati ve adalet duygusunu vurgular. Ona göre, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde gösterdiği empati ve adalet, varlık deneyiminin bir sonucudur. Bu nedenle, varlık deneyimi, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini belirler.

Levinas ve Dışa-Çıkma: Ötekiyle Buluşma ve Sorumluluk

Emmanuel Levinas, varlık ve ilişki kavramlarını tartışırken, geleneksel ontolojiden farklı bir perspektif sunar. Ona göre, varlık, özneyi diğerine karşı sorumlu kılan bir deneyimdir. Bu sorumluluk, öznenin kendi varlığını diğerine adama anlamına gelir (Levinas, 1969, s. 67).

Levinas'ın dışa-çıkma (exteriority) kavramı, özellikle insanın diğerine karşı olan sorumluluğunu vurgular. Bu kavram, öznenin kendi varlığının ötesinde bir şeyi tanıması ve kabul etmesi gerektiğini ifade eder. Öznenin dışa-çıkması, diğerinin varlığını ve değerini kabul etmesini gerektirir ve bu da öznenin diğerine karşı sorumluluk duymasını sağlar.

Dışa-çıkma kavramı, Levinas'ın etik felsefesinin merkezindedir. Ona göre, öznenin dışa-çıkması, diğerine karşı sorumluluk duyması anlamına gelir. Bu sorumluluk, öznenin kendi varlığını diğerine adama ve onun varlığını kabul etme eylemidir. Bu nedenle, dışa-çıkma, öznenin diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini belirler.

Levinas'ın dışa-çıkma kavramı, özellikle insanın diğerleriyle olan ilişkilerindeki tutumunu belirlemede önemlidir. Ona göre, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde gösterdiği sorumluluk ve saygı, dışa-çıkma kavramının bir sonucudur. Bu nedenle, dışa-çıkma, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl davranacağını belirler.

Levinas ve Aşkınlık: Öznenin Sınırlarını Aşma Deneyimi

Emmanuel Levinas, varlık ve ilişki kavramlarını tartışırken, geleneksel felsefi yaklaşımlardan farklı bir perspektif sunar. Ona göre, varlık, özneyi diğerine karşı sorumlu kılan bir deneyimdir. Bu sorumluluk, öznenin kendi varlığını diğerine adama anlamına gelir (Levinas, 1969, s. 67). Levinas'ın aşkınlık kavramı, özellikle insanın diğerine karşı olan sorumluluğunu vurgular. Bu kavram, öznenin kendi varlığının ötesinde bir şeyi tanıması ve kabul etmesi gerektiğini ifade eder. Öznenin aşkınlığı, diğerinin varlığını ve değerini kabul etmesini gerektirir ve bu da öznenin diğerine karşı sorumluluk duymasını sağlar.

Aşkınlık kavramı, Levinas'ın etik felsefesinin merkezindedir. Ona göre, öznenin aşkınlığı, diğerine karşı sorumluluk duyması anlamına gelir. Bu sorumluluk, öznenin kendi varlığını diğerine adama ve onun varlığını kabul etme eylemidir. Bu nedenle, aşkınlık, öznenin diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini belirler.

Levinas'ın aşkınlık kavramı, özellikle insanın diğerleriyle olan ilişkilerindeki tutumunu belirlemede önemlidir. Ona göre, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde gösterdiği sorumluluk ve saygı, aşkınlık kavramının bir sonucudur. Bu nedenle, aşkınlık, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl davranacağını belirler.

Levinas ve Sonsuzluk: Özgürlük ve Sorumluluk Sınırlarının Ötesinde

Emmanuel Levinas, varlık ve ilişki kavramlarını tartışırken, geleneksel felsefi yaklaşımlardan farklı bir perspektif sunar. Ona göre, varlık, özneyi diğerine karşı sorumlu kılan bir deneyimdir. Bu sorumluluk, öznenin kendi varlığını diğerine adama anlamına gelir (Levinas, 1969, s. 67). Levinas'ın sonsuzluk kavramı, özellikle insanın diğerine karşı olan sorumluluğunu vurgular. Bu kavram, öznenin kendi varlığının ötesinde bir şeyi tanıması ve kabul etmesi gerektiğini ifade eder. Öznenin sonsuzluğu, diğerinin varlığını ve değerini kabul etmesini gerektirir ve bu da öznenin diğerine karşı sorumluluk duymasını sağlar. Sonsuzluk kavramı, Levinas'ın etik felsefesinin merkezindedir. Ona göre, öznenin sonsuzluğu, diğerine karşı sorumluluk duyması anlamına gelir. Bu sorumluluk, öznenin kendi varlığını diğerine adama ve onun varlığını kabul etme eylemidir. Bu nedenle, sonsuzluk, öznenin diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini belirler.Levinas'ın sonsuzluk kavramı, özellikle insanın diğerleriyle olan ilişkilerindeki tutumunu belirlemede önemlidir. Ona göre, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde gösterdiği sorumluluk ve saygı, sonsuzluk kavramının bir sonucudur. Bu nedenle, sonsuzluk, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl davranacağını belirler.

Levinas ve Eros: Ötekiyle İlişkide Aşkın İzleri

Emmanuel Levinas, varlık ve ilişki kavramlarını tartışırken, geleneksel felsefi yaklaşımlardan farklı bir perspektif sunar. Ona göre, varlık, özneyi diğerine karşı sorumlu kılan bir deneyimdir. Bu sorumluluk, öznenin kendi varlığını diğerine adama anlamına gelir (Levinas, 1969, s. 67). Levinas'ın Eros kavramı, özellikle insanın diğerine karşı olan sorumluluğunu ve ilişkisini vurgular. Eros, öznenin diğerine karşı duyduğu derin ve içsel bir çekimdir. Bu çekim, öznenin diğerini anlama, kabul etme ve ona karşı sorumluluk duyma eğilimini ifade eder.

Eros kavramı, Levinas'ın etik felsefesinin merkezindedir. Ona göre, öznenin Eros'u, diğerine karşı sorumluluk duymasını sağlar. Bu sorumluluk, öznenin kendi varlığını diğerine adama ve onun varlığını kabul etme eylemidir. Bu nedenle, Eros, öznenin diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini belirler. Levinas'ın Eros kavramı, özellikle insanın diğerleriyle olan ilişkilerindeki tutumunu belirlemede önemlidir. Ona göre, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde gösterdiği sorumluluk ve saygı, Eros kavramının bir sonucudur. Bu nedenle, Eros, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl davranacağını belirler.

Levinas ve Yüz Yüze İlişki: Ötekiyle Buluşmanın Önemi

Emmanuel Levinas, varlık ve ilişki kavramlarını tartışırken, geleneksel felsefi yaklaşımlardan farklı bir perspektif sunar. Ona göre, varlık, özneyi diğerine karşı sorumlu kılan bir deneyimdir. Bu sorumluluk, öznenin kendi varlığını diğerine adama anlamına gelir (Levinas, 1969, s. 67).

Levinas'ın yüz yüze ilişki (face-to-face encounter) kavramı, özellikle insanın diğerine karşı olan sorumluluğunu ve ilişkisini vurgular. Yüz yüze ilişki, öznenin diğerine karşı duyduğu derin ve içsel bir bağdır. Bu bağ, öznenin diğerini anlama, kabul etme ve ona karşı sorumluluk duyma eğilimini ifade eder.

Yüz yüze ilişki kavramı, Levinas'ın etik felsefesinin merkezindedir. Ona göre, öznenin yüz yüze ilişkisi, diğerine karşı sorumluluk duymasını sağlar. Bu sorumluluk, öznenin kendi varlığını diğerine adama ve onun varlığını kabul etme eylemidir. Bu nedenle, yüz yüze ilişki, öznenin diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini belirler.

Levinas'ın yüz yüze ilişki kavramı, özellikle insanın diğerleriyle olan ilişkilerindeki tutumunu belirlemede önemlidir. Ona göre, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde gösterdiği sorumluluk ve saygı, yüz yüze ilişki kavramının bir sonucudur. Bu nedenle, yüz yüze ilişki, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl davranacağını belirler.Levinas'ın yüz yüze ilişki kavramı, özellikle insanın diğerleriyle olan ilişkilerindeki tutumunu belirlemede önemlidir. Ona göre, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde gösterdiği sorumluluk ve saygı, yüz yüze ilişki kavramının bir sonucudur. Bu nedenle, yüz yüze ilişki, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl davranacağını belirler. Yüz yüze ilişki kavramı, aynı zamanda özgürlük ve sorumluluk arasındaki ilişkiyi de vurgular. Levinas'a göre, insanın diğerine karşı sorumluluğu, özgürlüğünü sınırlar ve onu diğerleriyle olan ilişkilerinde daha dikkatli ve duyarlı olmaya yönlendirir.

Levinas'ın yüz yüze ilişki kavramı, insanın özgürlüğünü ve varoluşunu derinlemesine etkiler. Ona göre, insanın diğerine karşı sorumluluğu, varlık deneyimiyle başlar ve bu deneyim, insan ilişkilerinde adaletin ve saygının temelidir. Levinas'ın yüz yüze ilişki kavramı, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde özgürlük ve sorumluluk arasındaki dengeyi vurgular. Ona göre, insanın diğerine karşı sorumluluğu, özgürlüğünü sınırlar ve onu diğerleriyle olan ilişkilerinde daha dikkatli ve duyarlı olmaya yönlendirir. Bu nedenle, yüz yüze ilişki, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl davranacağını belirler. Yüz yüze ilişki kavramı, Levinas'ın etik felsefesinin merkezindedir. Ona göre, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde gösterdiği sorumluluk ve saygı, yüz yüze ilişki kavramının bir sonucudur. Bu nedenle, yüz yüze ilişki, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini belirler. Levinas'ın yüz yüze ilişki kavramı, özellikle insanın diğerleriyle olan ilişkilerindeki tutumunu belirlemede önemlidir. Ona göre, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde gösterdiği sorumluluk ve saygı, yüz yüze ilişki kavramının bir sonucudur. Bu nedenle, yüz yüze ilişki, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl davranacağını belirler.

Sonuç olarak, Levinas, özellikle etik felsefesiyle tanınan bir filozoftur. Onun felsefesi, varlık ve ilişki kavramlarını tartışırken, diğerine karşı sorumluluğu ve özgürlüğü vurgular. Levinas'a göre, insanın diğerine karşı olan sorumluluğu, özgürlüğünü sınırlar ve onu diğerleriyle olan ilişkilerinde daha dikkatli ve duyarlı olmaya yönlendirir. Bu nedenle, Levinas'ın felsefesi, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini ve etik davranışın temellerini ele alır. Levinas'ın felsefesi, aynı zamanda özne ve öteki arasındaki ilişkiyi de vurgular. Ona göre, özne, diğerine karşı sorumluluk duyduğu sürece gerçek anlamda özgür olabilir. Bu nedenle, Levinas'ın felsefesi, özgürlük ve sorumluluk arasındaki dengeyi ve insan ilişkilerindeki önemini vurgular.

Levinas, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde sorumluluk duyması gerektiğini ve bu sorumluluğun insanın özgürlüğünü sınırladığını savunan bir filozoftur. Onun felsefesi, insanın diğerleriyle olan ilişkilerinde nasıl bir tutum sergilemesi gerektiğini ve etik davranışın temellerini ele alır.


KAYNAKÇA

Levinas, E. (1969). Varlık ve Varoluş. (Çev. O. Tekin). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Levinas, E. (1985). Etik ve Sonsuzluk: Philippe Nemo ile Sohbetler. (Çev. A. Tunçel). İstanbul: Metis Yayınları.

Levinas, E. (2000). Ötekinin Varlığında Varoluş. (Çev. O. Tekin). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Levinas, E. (2003). Özgürlük ve Emir. (Çev. M. Erdem). İstanbul: YKY.

Levinas, E. (2005). Topluluk ve Sonsuzluk. (Çev. A. Tunçel). İstanbul: İthaki Yayınları.

Levinas, E. (2010). Özgürlük, Sorumluluk, Tanrı. (Çev. A. Tunçel). İstanbul: Metis Yayınları.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda ...

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i...

Kuran'da namaz diye bir ritüel yoktur.

Bu yazımda çok hasas ve bir o kadar da birçok inançta var olan "namaz" ritüelinin Kuran'da yeri olup olmadığını açıklamaya çalışacağım. Bu yazının referansı yaşanılan din değil  sadece Allah'ın ayetleri esas alınacaktır. Çünkü öne sürmüş olduğum yargı namazın sadece Kuran'da olup olmadığı ile ilgilidir. Dini ritüel olan namazın kökeni ve tarihçesi nedir? Namaz sadece İslam'a mı özgüdür? Kuran' da namaz var mıdır? Kuran'da namaz mı geçiyor?.. Kalıplaşmış ve binlerce yıllık süregelen olguları değiştirmek ve de onun yanlış olduğunu beyan etmek oldukça güç görünüyor. Güce ve çoğunluğa tapan toplumlarda böyle bir teşebbüste bulunmak, bırak karamaları öldürülmeye kadar bile gider. Ama biz hakikat yolcuları ölümü bile göze alarak ve tırsmayarak doğru bildiğimiz yolda gitme cürettine sahibiz. Aksi takdirde bu günlere( gelişim ve teknolojiye) nasıl gelebilirdik?... Öncellikle Kuran'da namaz kavramı değil  salât geçmektedir. Lakin mealcilerin çoğu  sa...