Ana içeriğe atla

Benlik üzerine

Benlik..

İnsanın kişilik gelişiminden sonra belleğinde ki tüm duyu ve bilişsel kayıtların toplamına benlik denilmekte..

Benlik, sanıldığı gibi tek parçadan oluşan durağan bir yapı değildir.
Zaman parçalardan oluşmakta ve düşünce de zaman olduğu için durağan bir yapıda olması asla mümkün değildir.
İçerisinde birçok insanı, anıyı ve mekanı kendiyle taşır.
Ancak kişiye özgü yönetici ilkenin toparlayıp bütünleştirebileceği dinamik bir yapıdır.

Bu tek bir insan olmadığınız anlamına gelir. Siz aynı zamanda anneniz, babanız, arkadaşlarınızsınızdır. Onlar sizin bir yansımanız.
-Zira kollektif bir zihin/bilinç  var ve biz geçmiş yılların geçmiş insanların deneyimlerin toplamından oluşuyoruz.
Zihin psiko-sosyal bir mirastır ve süregelen yapıda determinist(neden-sonuç) makine gibi işler.-

Hayatınıza farklı insanlar girdikçe yeniden düzenlenmesi gereken potansiyel bir benlik kombinasyonu ortaya çıkar. Bu düzenlemeden yönetici ilkeniz sorumludur.

Yönetici ilke, kişinin kendi kendine hitap edebilmesini mümkün hale getiren; kendini ve olayları izlediğini hissettiği o tanrısal parçasıdır. Bu yüzden benliğin temeli, belki de özü olarak düşünülebilir. (Öz,belleğin aynasıdır)
Onun dili mekanik zekayla değil akılla konuşur.

Semavi dinlerin temelinde Yaratıcı kula kendi ruhundan üflediği - burada ruhun bilinç olduğunu bilmekteyiz- ve İslam inancından örnek verecek olursak, kulun iradesi cüzi ve Yaratıcının iradesi ise külli irade olduğu bilinen bir anlayıştır. Esasında bilinç yani akıl tek bir kaynaktan çıkmakta..

Zeka çevreye yayılıp baskı kurarken akıl bir kaynaktan çıkar; bir yoldan gelip yine bir yola gider. Bu gidişle de eksilmez. Akıl belleğin yardımıyla kendini bilir,onu referans alır, bu yüzden delirene "aklını yitirdi" denir, gerizekalı ya da aptal olmayan gayet zeki deliler bu yüzden vardır.

Belleğin desteğiyle bir kaynaktan çıkan, akıl diliyle konuşan ve aslında yola tabi oluşu ile sürekliliği taklit edip sonsuzlukla bağını ilan eden benliğin özü, yani yönetici ilke... 
O da özgür irade gibi bir tür araçsal illüzyondur.

Kişinin benliğini ve benliğinin özünü anlamaya çalışması, Tanrıyla ilişkisini de anlamasının bir yoludur. (Ayna içinde ayna)
Onun, bize bizden yakın olduğu düşünülürse her insan bir ihtimal deneysel bir tanrıcık simülasyonu, ya da simülasyon içerisinde bulunan deneysel bir tanrıcıktır.

En sonunda benliğimin hem kutsal; hem de kutsallığı kendinden kaynaklanmadığı için araçsal olduğunu anlarım. Bundandır ki büyük erdemlerden olan itidal / ölçülülük, sürekli pratik etmem gereken tek kozum olmalıdır. Kim olduğumu bilmediğim kadar kendim olabilirim demektir bu. Farkındalık yani.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i

Transhümanizm çağı: Üst insan mi oluyoruz?

 İnsanlık tarihimiz bugüne her türlü badireler atlatarak; önceleri hayatta kalma güdüsüyle daha sonra alet yaparak ve en sonunda doğaya hükmederek muhtelif yollardan geçmekle sürekli bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme duracak gibi de değildir. Hayatını kolaylaştırmaya doğru gelişme sağlayan yaralarını saracak teknolojiye gelinen noktada; insanlık tarihi ne kadar savaş gibi utanç verici kötülükler yaşıyor olmasına karşın beraberinde çok iyi işler de yapmaktadır. Yerleşik hayatla medeniyeti de oluşturan insan ırkı barbarlık ve hayvani benliğini de arkasında kısmen de olsa bırakarak hümanizmi benimsemiş ve insana değer vererek medeniyet öncesi karanlığı gerisinde bırakmıştır. Hümanizmle sosyal hayatı etik ve normlarla düzen sağlayan, bilim yapan insan ırkı; artık makinelerle iş yapmakta ve makinelerle birleşerek üst insan çağına giriş yapmıştır bu yüzyılımızda. Nedir bu üst insan çağı? Transhümanizm çağı.. Transhümanizmi ne olduğunu irdeleyerek bu üst insan modelimizin ne olacağını göre