Ana içeriğe atla

Frekans ve enerji

“İnsan vücudu megahertz (MHz) olarak ölçülebilecek biyolojik frekansa sahiptir.” Bu fikri ispat olarak Washington’daki Eastern State Üniversitesi’nde Dr. Bruce Tainio, yıllar önce yaptığı bir araştırma ile gün içinde insan vücudunun frekansının 62-72 MHz olduğunu göstermiştir. Bu titreşim kadın, erkek, farklı ırklar ve fiziksel yapı fark etmeden her insanda aynıdır. Radyo dinlerken dinlemek istediğimiz kanalın frekansı gibiyiz anlayacağınız. Ayarı biraz ileri biraz geri kaydırınca dinlediğimiz radyo kanalı gibi ya kayboluyoruz ya bozuluyoruz. Belli bir enerji boyutunda titreşen enerji formlarıyız kısacası. Gen farklılığımız, güzelliğimiz, çirkinliğimiz, mezhebimiz, rengimiz, inancımız, inançsızlığımız o frekansa bakıldığında anlaşılmıyor. Eşitiz. Tek farkımız, kişiliklerimiz ve hayat tecrübelerimiz.

 Şimdi örneklerle konuyu irdeleyelim;

İçinde su olan şişenin üstüne yazılmış veya sözel söylenmiş olan sözcükler, düşünceler, suya çalınmış olan müzik ve oynatılmış film ile suyun yapısal özelliği değişir.
-Masaro Emoto
Yaratıcı Japon bilim adamı Emotonun çalışmasında somut kanıtlarla insanın titreşimsel enerjisinin, düşüncesinin, kelimelerin, fikir ve müziğin, hatta son yaptığı çalışmalarda suya oynatılan filmlerin dahi suyun moleküler yapısını etkilediğini ispat etmiş.
Su bu gezegendeki yaşamın kaynağıdır.Beden bir sünger gibidir ve hücre denilen,sıvı dolu trilyonlarca odacıktan oluşur;yaşamımızın kalitesi sıvımızın kalitesi ile direk bağlantı halindedir. Su son derece uyumlu bir maddedir ve fiziksel şekli kolayca bulunduğu ortama adapte olur.
Fakat değişen sadece fiziksel şekli değildir, moleküler şekli de değişir; buna çevreden aldığı enerji veya titreşimler suyun moleküler şeklinin değişmesine sebep olur; özetle, su sadece görsel olarak çevresel durumu yansıtmaz, aynı zamanda moleküler anlamda da yansıtır. 
Emoto,görsel anlamda bu moleküler değişimi belgeleyerek dünyayı aydınlattı.O,su damlacıklarını dondurup fotoğraf çekme kapasitesi olan bir karanlık alan mikroskobu altında inceliyor ki yapılan çalışmalar çevresel etkilerin suda yarattığı moleküler değişimi açıkça ortaya koymakta. 
Emoto, dünyanın değişik kaynaklarından alınan ve değişik durumlarda olan suyun kristalize şekillerinde birçok büyüleyici farklılıklar keşfetmiş.
Akarsulardan ve kaynaklardan alınan su çok güzel geometrik şekilleri olan kristal desenler gösterirken, sanayi ve yerleşimin yoğun olduğu yerlerden alınmış kirli ve toksik su ve su borularında,depolarda bekletilen durgun su kesin olarak şekilsel bozukluk ve rastgele oluşmuş kristal şekiller oluşturuyor.
Bu fotoğraflarla  suyun inanılmaz yansıtmalarını görüyoruz, resmen canlılar! Bu düşünceyle bakınca onları dilsiz kabul ederek, frekansa kendilerini değiştirmeden dillendirerek geçselerdi; ne çok kızarlardı demeden de geçemiyorum, her duyguya,düşüncemize tepki veren bir canlıp
Fotoğraflardaki dondurulmuş sulara fotoğrafları çekilmeden önce ya sözel olarak veya şişenin üstüne yazılarak resimlerin altındaki kelimeler yüklenilmiş, sonrasında suyun kelimelerin manalarının enerjisini kopyalayıp, görüntü olarak verdiği yansımanın gerçekliği şaşırtıcı.
Yapılan araştırmada suya müzik de çalınmış, film de oynatılmış, örneklerde kelimelerin ve müziğin etkisini görebiliyorsunuz. Film oynatıldığında da korku filmlerinin, şiddet içeren filmlerin kötü bir etkisi olup şekil bozuklukları oluşmuş.Su hücreler arası bilgi alışverişini sağlar. Bu şekilde var olabiliyoruz. Bizim gün içinde düşündüğümüz ve söylediğiniz her şey tüm hücrelerimizi etkiler, çünkü bedenimizdeki su bunların enerjisini kopyalayıp hücrelere dağıtır. 
Düşündüklerimizin ve konuştuklarımızın kalitesinde yaşarız; tüm hayatımız ve sağlığımız hücrelerimizde var olan, atalarımızdan aktarılan ve kendi geçmişimizden gelen bedenimizdeki sudaki bilgilerin kaydıdır.
Burada iki ilk okul talebesi, okul için bir deney yapmışlar; iki farklı şişeye pişmiş pirinç koyup şişenin birine “Teşekkür ederim!” diğerine ise “Seni Aptal!” diye tekrarlamışlar.

Bir ayın sonunda “Teşekkür ederim!” denilen pirincin renginin sarı ve kokusunun helmelenmiş pirinç gibi olduğunu ve “Seni Aptal!” denilen pirincin ise simsiyah ve kötü kokulu olduğunu, pirincin bile kelimelerden etkilendiğini görmüşler. Pirinç bile frekanstan etkileniyor.. 
Bu deney yayılmış ve birçok insan aynı deneyi tekrarladığında aynı neticenin elde edildiğini görmüşler. Siz de deneyebilir, farklı kelime veya cümlelerle ne tür netice elde ettiğinizi görebilir, söz ve düşüncenin etkisini bizzat gözlemleyerek yaşayabilirsiniz...
Bilim insanları, her canlının bir frekansa sahip olduğunu ve dahası hepimizin çevremizdeki frekanslardan etkilendiğini gösteriyor, yediklerimize kadar. 
Her şey enerjidir ve her şey yalnızca bundan ibarettir. Sahip olmayı istediğiniz gerçekliğin frekansına uyumlandığınızda artık yapacak bir şey yoktur o gerçeklik size ait olur. Bundan başka bir yol yoktur. Bu felsefe değildir. Bu fiziktir.
-Albert Einstein
Eğer evrenin gizemini anlamak ,istiyorsanız; enerji, frekans ve titreşim yasalarıyla düşünün. 
-Nikola Tesla

Frekans boşlukta veya madde içinde yayılan enerjinin titreşimidir. Bir yerden başka bir yere yayılan enerjinin sinyalidir.
Frekansı evrene yaydığımız titreşim dalgaları olarak düşünebiliriz. Evrenin dili enerjidir ve frekans enerjilerin titreşimidir. Yani yaşadığımız her olayı enerjimiz ve frekansımız ile yaratırız. Enerjimiz bulunduğunuz frekanstaki benzinimiz gibidir. Yani frekansımız yüksek,iken enerjimiz düşük olabileceği gibi çok düşük bir frekansta olup enerjimiz çok yüksek de olabilir.
Evrende olaylar ait olduğumuz frekanslara göre gerçekleşir. Evren biz hangi frekanstan yayın yapıyorsak o frekansa ait gerçeklikleri bize sunar.
Para kazanmak bizi korkutuyor ise veya hasta olursak ilgi göreceğimizi düşünüyorsak ya da aşkın imkansız olduğuna inanıyorsak ait olduğumuz frekanslar , korku ,sevilmememe endişesi, değer görememe kaygısıdır ve evren bize tam olarak o frekansları verir. Yani biz para kazanamamayı, hastalığı ve imkansız aşkı deneyim olarak hayatımızda yaşarız.
Evrende bu nedenle iyi-kötü, doğru-yanlış ,güzel-çirkin yoktur ait olduğumuz frekansları hayatımıza çekeriz hepsi bu. Evren enerji ve çekim yasası ile işler. Kendi cennetimizi de kendi cehennemimizi de biz yaratırız, kendi inançlarımızın bizde yarattığı duygular ile. Bu duyguların ait olduğu enerjileri evrene yaydığımız frekansları ile.

Yapılan araştırmalara göre;sağlıklı bir insan vücudunun 62-68 MHz’lik bir frekans aralığı var. Hastalık ve rahatsızlıklar 58 MHz’de baş gösteriyor.

Hastalıklar duygu ve düşüncelerde başlar


Hastalık-Mutsuzluk nedeni: Maddi yapının özü enerjidir.  1 saniyede sahip olduğu titreşim sayısı= frekans ile "hal" yada "bilinç" düzeyi belirlenir. Frekans değeri yükseldikçe bilinç düzeyi artar. Yüksek bilinç düzeyi sağlık ve mutluluk göstergesidir.
düşünceler sağlığımızı nasıl etkileyebiliyor? Bilimsel bir tarafı var mı bu iddianın?

Bilimsel olarak ispatlanmıştır ki maddenin yüzde 99.9’u boşluktur, kuantum alanıdır. Biz de aslında boşluktan oluşuyoruz. Geri kalan0,1’lik partikül alanı. Yani biz aslında titreşim enerjisiyiz. Düşünceler ise, enerjinin en ince titreşimi olduğu için enerji bedenimizin dış bölgelerindedir. Bu nedenle olumsuz düşünceler devam ettikçe en dış katmandaki enerji akış bozukluğu her seferinde bir kat alta geçer. Bunu elmanın üzerindeki çürük gibi düşünebilirsiniz. Zamanla elmanın içine doğru yayılır. Sadece duygu ve düşünceler değil, dış faktörler, kimyasallar, katkı maddeleri, teknoloji ve gıdalar da bedenimizin yaydığı titreşimleri bozabiliyor. Her organ, her doku aslında sağlıklı olduğunda belli bir frekansta titreşiyor. Bu titreşimlerin bozulması sonucu hastalıklar oluşuyor. Bu titreşimleri olması gereken standart frekansına getirdiğimizde iyileşme süreci başlıyor.


Dua insan frekansını 15 MHz yükseltiyor

Araştırmalarda olumsuz ve olumlu düşüncelerin vücut frekanslarımız üzerindeki etkisi de incelendi.Olumsuz düşüncelerin insan frekansını 12 MHz kadar düşürdüğü, olumlu düşüncelerin frekansı 10 MHz kadar yükselttiği tespit edildi. Dua da frekansı 15 MHz kadar yükseltiyor. Esans yağlar da kişinin frekansını yükseltmede önemli bir rol oynuyor. Gül yağı ve günlük gibi yüksek frekanslı esanslar ruhsal dengeyi sağlayabiliyor.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda ...

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i...

Kuran'da namaz diye bir ritüel yoktur.

Bu yazımda çok hasas ve bir o kadar da birçok inançta var olan "namaz" ritüelinin Kuran'da yeri olup olmadığını açıklamaya çalışacağım. Bu yazının referansı yaşanılan din değil  sadece Allah'ın ayetleri esas alınacaktır. Çünkü öne sürmüş olduğum yargı namazın sadece Kuran'da olup olmadığı ile ilgilidir. Dini ritüel olan namazın kökeni ve tarihçesi nedir? Namaz sadece İslam'a mı özgüdür? Kuran' da namaz var mıdır? Kuran'da namaz mı geçiyor?.. Kalıplaşmış ve binlerce yıllık süregelen olguları değiştirmek ve de onun yanlış olduğunu beyan etmek oldukça güç görünüyor. Güce ve çoğunluğa tapan toplumlarda böyle bir teşebbüste bulunmak, bırak karamaları öldürülmeye kadar bile gider. Ama biz hakikat yolcuları ölümü bile göze alarak ve tırsmayarak doğru bildiğimiz yolda gitme cürettine sahibiz. Aksi takdirde bu günlere( gelişim ve teknolojiye) nasıl gelebilirdik?... Öncellikle Kuran'da namaz kavramı değil  salât geçmektedir. Lakin mealcilerin çoğu  sa...