Ana içeriğe atla

Aşkın tarihsel evrimi

Aşkın evrimleşmesini nasıl oldu bilemiyoruz. Mallesef hormonlar ve duygular kalıntı bırakmıyor ama aşkın evrim haritasında kalıcı bir yer edinmesinin başlıca belki de tek nedeni seks.. (Aşk libidodur der,Freud)
Çünkü malumunuz insan dahil bütün canlılar hayatta kalmak ve üremek üzerine kurulu bir yapıda....
Yani hayatta kalmak ve üremedeki şansı ve kaliteyi arttırmadaki her unsur canlılar için bir avantaj, bu noktada aşkın evrimimizde korunması çok normal. Yani kısacası aşk da cinselliğin sağlanmasındaki en garanti yol gibi..
Aşkın temelinde yatan şey empati ve bağ kurma yeteneği bu da cinsel kaliteyi arttıran bir şey ve kaliteli bir cinsellik ilerleyen dönemdeki insan popülasyonunu etkileyecektir. Yani aşk, seksin önünü açan bir sistem olarak evrimleşmiş olabilir diyor saygıdeğer bilim insanları
Diğer ikinci kritik soru ise neden aşık olduğumuz insanları ya da bize aşık olan insanları seçemiyoruz. Peki neden?
Buna da bilim adalarımızın şöyle bir açıklaması var; 'İnsanlar imkan olan her koşulda cinsel başarıya ulaşmak için evrimleşmiştir...  Bu evrim süreci de her insanda kişisel arka plan yaratmıştır.' şeklinde. Peki bu kişisel arka plan da ne iş?Bizim kime aşık olacağımızı, biyolojik ve kültürel arka planınız belirler. Genetik kodlarımız bizim ilk bakıştaki tercihlerinizi belirlemede etkilidir. Kişinin sosyal olarak bize uyumu bunu bizim doğal ortamımızdaki mekanizmamız gibi düşünün o mekanizmaya ayak uyduracak biri..
Kimi zaman ilk bakışta çok güzel/yakışıklı bulduğumuz kişilerden, onlarla konuştuktan ve sosyokültürel durumunu anladıktan sonra soğuyabiliriz. Tam tersi de olabilir Tam tersi şekilde de sonrada aşık olabiliriz vs.
İşte beynimiz, tüm bu süreçler olurken, sizin sosyal-biyolojik arka planınız ile söz konusu şahsın arka planı arasındaki uyumluluğa bağlı olarak aşk duygusunu, sizin kontrolümüzden tamamen bağımsız olarak gerçekleştirebilmektedir. Beynimiz dev bir Tinder algoritması.....
Kişisel zevklerimiz, genetik ve çevresel birçok unsurdan ötürü birbirinden tamamen farklı olur evet beyin mükemmel bir sistem ama aşk konusunda çalışma şekli şu ''Acilen çiftleşmeliyim doğada şu an bana en uygun varlık bu, daha uygunu şu an çevremde yok bununla idare etmeliyim.
Komik olabilir beynin çalışma sistemi bu şekilde o nedenle bazen aşık olduğunuz kişiler bizi hayal kırıklığına uğratabilir, çünkü aşık olduğunuz kişiyi biz değil beynimiz seçiyor ondan daha iyi aday da şu an için yanımızda olmadığı için beynimizin seçtiği ile idare ediyoruz..
Dolayısıyla, evrimsel açıdan bakıldığında kişisel arka planı daha uyumlu çiftlerin daha başarılı yavrular üretebilmesi çok olasıdır, yani aşk evliliklerinden doğan çocuklar diğerlerine göre daha üstün olması da bilimsel bir gerçek..
Bilimsel bir dil ile söylersek popülasyon içerisindeki uyum başarısı yüksek çiftler daha üstün ırklar yaratabilir...  Tüm bunların, evrimsel biyolojide çok basit bir nedeni vardır: cinsel seçilim. Bütün olan bu olaylar cinsel seçilimi yansıtmak için var..
Diğer canlılarda ise durum biraz farklı diğer türlerde aşk kadar güçlü bir sevgi unsuruna doğrudan yok. ki bu çok normal zira aşk, beyinde olup biten bir olgudur ve bizim beynimiz kadar gelişmiş bir beyne sahip hiçbir canlı evrimleşmemiştir.
Sanat tarihine baktığımızda aşk ve cinselliğin ilk işlendiği eserler M.Ö 27 yılında başlar, bundan öncesinde kadına da çok bir önem verilmediği için daha ziyade erkeklerin askerlik üzerindeki başarıları, efsaneleri sanata yön veriyordu. Kadınlar tema olarak işlenmeye başlaması ile aşk teması da işlenmeye başladı.. Bu dönemki aşk kavramı pek bir anlamı olmayan, sadece cinselliğe bir geçiş kapısı olarak var olan bir olguydu. Ovidius’un eseri olan The Art of Love'da cinsellik çok fazla ön plandaydı yani o dönem için aşk=cinsellikti.
Daha sonraki dönemde yani Roma İmparatorluğunun Hristiyanlığa geçmesi ile birlikte aşk ve cinsellik günah olan bir kavram olmaya başladı ve sanat eserlerinde pek fazla yer almadı. Ortaçağ'da ise bu yasaklar erotizme ve aşka yoğun ilgiyi getirdi..
Bu eserler her ne kadar aşkı anlatsa da yoğun bir şekilde cinselliği ifade etti. Sanatta gerçek anlamıyla aşkın yükselişi 11.yüzyılda oldu. Zarif ya da hakiki aşk kavramı artık sanat eserlerinin tek konusuydu.. Tabi sözlü sanatta, resimde kullanılması için daha 200 yıl var...
Resimde aşkın olmasa da kısmen cinselliğin işlendiği ilk eser Giorgione'nin Uyuyan Venüs'ü oldu. 15.yüzyılda her ne kadar aşk olgusu işlense de asıl tema hep dini konulardı.
Rönesans'a gelindiğinde insanlık aşkı ve cinselliği yaşamada bir reform yaşadı. Baskıların ortadan kalkması ile insanlık hiç yaşamadığı kadar yoğun ilişkiler yaşadı bu dönemde. Misal, Fransa’da Kraliçe Marguerite’in 12 adamla yaşadığı grup seks gibi...
Aynı zamanda kraliçenin mükemmel aşkı anlattığı eseri Heptameron'da bolca grup seks, ensest vardır. Yani Rönesans ile birlikte aşk kavramı yeni bir anlam kazandı.. Aşk aynı zamanda artık duygusal ve bedensel değil maddi bir kavramdı artık.
Rönesans dönemi bana göre aşkı en iyi işleyen ressam şüphesiz Botticelli. Bunun için Primavera'sına bakmak yeterli.. 
18. ve 19.yüzyıla geldiğimizde aşk kavramı elbet yine bir değişime uğradı. Aristokrat kesim aşkı reddediyordu. Teolojiden kopan insanlık matematiğe daha da yaklaşmıştı,bilimi baz alıp duygulardan sıyrılmak istiyorlardı güzel ve çekici kadın değil entelektüel kadını istiyorlardı.
Aşk ve romantizm aristokratlara göre ayıp daha çok alt sınıfın ilgisi olan bir konuydu. 19.yüzyılın Viktoryen döneminde ise o soylu aileler gitmiş yerini yeni zengin kapitalist sınıf almıştı, bunlar her türlü sınıfsal tabuyu yıktılar ve aşkı daha özgür yaşamaya başladılar.
Onlar için aşk artık önemli bir güç ve soylu bir amaçtı.. Flörtöz, ateşli kadınlar değil, utangaç ve bakire kadınlar trend olmuştu. Ayrıca bu dönemde evlilikler güç kaybetmiş kadınlar yavaş yavaş toplumdaki haklarını aramaya başlamıştı...
20.yy ise romantizm kavramının çıktığı yüzyıldı, özellikle Amerika'da artan boşanmalar insanların aşk ve mutluluk olmayan evliliğe itiraz edecek cesareti bulmasından dolayıydı. Romantik aşk denilen bu kavramı bir paket niteliğinde özellikler taşıyordu.
İyi bir cinsel hayat, şevketli hayat arkadaşı, iyi bir anne baba olmak bu paketin item'larıydı. Tam bir neoliberal aşk.... Bu dönemde bizde çıkmak olan dating kavramı da insanoğlunun hayatına girdi..
Kısacası bizim evrimsel olarak üreme kalitemizi arttıran duygumuz günümüze geldiğinde kapitalizmin ürünü oldu çıktı. Aşkı bir çıkar, haline getirmek de olayı daha da imkansızlaştırdı. Neyse bilimle başlayıp, sanat ve sosyoloji ile devam ettiğim devasal konuşmam burada bitti. Teşekkürler. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda ...

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i...

Kuran'da namaz diye bir ritüel yoktur.

Bu yazımda çok hasas ve bir o kadar da birçok inançta var olan "namaz" ritüelinin Kuran'da yeri olup olmadığını açıklamaya çalışacağım. Bu yazının referansı yaşanılan din değil  sadece Allah'ın ayetleri esas alınacaktır. Çünkü öne sürmüş olduğum yargı namazın sadece Kuran'da olup olmadığı ile ilgilidir. Dini ritüel olan namazın kökeni ve tarihçesi nedir? Namaz sadece İslam'a mı özgüdür? Kuran' da namaz var mıdır? Kuran'da namaz mı geçiyor?.. Kalıplaşmış ve binlerce yıllık süregelen olguları değiştirmek ve de onun yanlış olduğunu beyan etmek oldukça güç görünüyor. Güce ve çoğunluğa tapan toplumlarda böyle bir teşebbüste bulunmak, bırak karamaları öldürülmeye kadar bile gider. Ama biz hakikat yolcuları ölümü bile göze alarak ve tırsmayarak doğru bildiğimiz yolda gitme cürettine sahibiz. Aksi takdirde bu günlere( gelişim ve teknolojiye) nasıl gelebilirdik?... Öncellikle Kuran'da namaz kavramı değil  salât geçmektedir. Lakin mealcilerin çoğu  sa...