Vicdan nedir?
Tanımda geçen: "kendi ahlak değerleri" sözündeki ahlak tanımında
doğuştan gelen bir şey yok, geçiniz.
sonradan kazanılan.. iyi-kötü.. Yani ata öğretisi bir şey..
Yani evrensel bir ölçütü yok.
Vicdan bireyin içinde doğduğu toplumu ve onun değerler sistemini bir ahlak kalıbı olarak öğrenmesidir. Daha sonra o kalıptan ya da teraziden hareketle tüm toplumsal davranış ve eylemleri değerlendirir. Kalıba uymayanlar için vicdanım elvermiyor der.
Yani zannedildiği gibi insanda doğuştan ve herkeste aynı şekilde olmak üzere metafizik bir vicdan ilkesi yoktur.
Vicdan dediğimiz konsept nasıl oluşur?
Bireyin içinde yaşadığı toplumun öz yargılarıyla oluşur; annenizin,babamızın bize öğrettikleriyle; töresel kalıplarıyla;geleneksel kalıplarla oluşur. Çevre bizi etkiler ve doğrularımızı-yanlışlarımızı oluşturur. Bunlar bizim kendi değer yargılarımızdır. Her toplumun kendine has bir değer görüşü olduğundan her toplumun uydurduğu vicdan kavramı da etiktir. Evrensel ölçütü yoktur. Her insan yaşadığı toplumdan koşullanmistir.
Vicdan denilen konseptte içimizde sonradan lanse edilmiş doğruları yapılması gerekenleri gösteren bir skala vardır. Kişi o skalanın dışına çıkmaya başladığında artik rahat değildir. ( Bir robot gibi öğretilerle programlanmışız toplum tarafindan)
Zihnin ürünü olan vicdan bu noktada sanki annemizin,babamızın,toplunun ortak sesi olarak işlemeye başlar ve : "Hani kötülük yapmayacaktın,hani iyi insan olacaktın .. Ne oldu? diye kişiyi benimsenen etik doğrulara yöneltir.
Bu noktada söylenmesi gereken bir diğer şey ise davranışların kime göre doğru-yanlış, iyi-kötü?
Bunlar kişiden kişiye göre değişen etik kurallardır. Zaten vicdan denilen kavram da etiktir.
Belki içimizde ki sonradan dikte edilmiş doğrular bizde bir denge durumu yaratmıştır. Biz içimizde sadece içimizde ki toplumun doğruları çizgisinde davrandığımızda bir rahatsızlık duymayız değil mi ?(Kısmen de olsa. Çünku toplumun icinde de o toplumun tüm fertleri o doğruları kabul görmeyebilir.)Ama ne zaman ki davranışlar alışılmış anlayışın dışına çıkar,kabullenmez bir durum alır işte o zaman "vicdanımız" sızlar. Karşıt eylemin bizim doğrularımıza ters davrandığı için feryat figan ederiz. Aslında sızlayan vicdan değildir sızlayan içimizde ki paradigmalardır. Beyinde farklı bölgelerin farklı tartışmalar ve karar muharebesidir bu.
Gelin bunu psikoanalitik düzlemde inceleyelim;
Freud'un yapısal kuramını biliriz. Freud'un yapısal kuramında benliklerden ego ile süper egonun çatışması olarak görüyorum ben bu vicdan sızlanma olayını. Çünkü bize öğretilen doğrular olmamız gereken benliktir. Ve ego ise bunun dışına çıktığında ise beynimizde ego ile süper ego çatışır. Işte, vicdan sızlaması denilen olgu bu beynimizde ki savaşlardan ibarettir.
Belki de vicdan dediginiz şey ego ile süper egonun çatışmasında ki denetleyici bir yapıdır. Ama yine de vicdan etik ve metafizik bir olgu olduğu doğuştan geldiği savunulamaz!
Nietzsche'ye göre vicdan,borçlanma ahlakına bağlı olarak gelişmiş,"söz verebilen bir hayvan yetiştirme" amacıyla icat edilmiş bir kavramdır.
Şimdi örneklerle ele alalım;
doğuştan gelen bir şey yok, geçiniz.
sonradan kazanılan.. iyi-kötü.. Yani ata öğretisi bir şey..
Yani evrensel bir ölçütü yok.
Vicdan bireyin içinde doğduğu toplumu ve onun değerler sistemini bir ahlak kalıbı olarak öğrenmesidir. Daha sonra o kalıptan ya da teraziden hareketle tüm toplumsal davranış ve eylemleri değerlendirir. Kalıba uymayanlar için vicdanım elvermiyor der.
Yani zannedildiği gibi insanda doğuştan ve herkeste aynı şekilde olmak üzere metafizik bir vicdan ilkesi yoktur.
Vicdan dediğimiz konsept nasıl oluşur?
Bireyin içinde yaşadığı toplumun öz yargılarıyla oluşur; annenizin,babamızın bize öğrettikleriyle; töresel kalıplarıyla;geleneksel kalıplarla oluşur. Çevre bizi etkiler ve doğrularımızı-yanlışlarımızı oluşturur. Bunlar bizim kendi değer yargılarımızdır. Her toplumun kendine has bir değer görüşü olduğundan her toplumun uydurduğu vicdan kavramı da etiktir. Evrensel ölçütü yoktur. Her insan yaşadığı toplumdan koşullanmistir.
Vicdan denilen konseptte içimizde sonradan lanse edilmiş doğruları yapılması gerekenleri gösteren bir skala vardır. Kişi o skalanın dışına çıkmaya başladığında artik rahat değildir. ( Bir robot gibi öğretilerle programlanmışız toplum tarafindan)
Zihnin ürünü olan vicdan bu noktada sanki annemizin,babamızın,toplunun ortak sesi olarak işlemeye başlar ve : "Hani kötülük yapmayacaktın,hani iyi insan olacaktın .. Ne oldu? diye kişiyi benimsenen etik doğrulara yöneltir.
Bu noktada söylenmesi gereken bir diğer şey ise davranışların kime göre doğru-yanlış, iyi-kötü?
Bunlar kişiden kişiye göre değişen etik kurallardır. Zaten vicdan denilen kavram da etiktir.
Belki içimizde ki sonradan dikte edilmiş doğrular bizde bir denge durumu yaratmıştır. Biz içimizde sadece içimizde ki toplumun doğruları çizgisinde davrandığımızda bir rahatsızlık duymayız değil mi ?(Kısmen de olsa. Çünku toplumun icinde de o toplumun tüm fertleri o doğruları kabul görmeyebilir.)Ama ne zaman ki davranışlar alışılmış anlayışın dışına çıkar,kabullenmez bir durum alır işte o zaman "vicdanımız" sızlar. Karşıt eylemin bizim doğrularımıza ters davrandığı için feryat figan ederiz. Aslında sızlayan vicdan değildir sızlayan içimizde ki paradigmalardır. Beyinde farklı bölgelerin farklı tartışmalar ve karar muharebesidir bu.
Gelin bunu psikoanalitik düzlemde inceleyelim;
Freud'un yapısal kuramını biliriz. Freud'un yapısal kuramında benliklerden ego ile süper egonun çatışması olarak görüyorum ben bu vicdan sızlanma olayını. Çünkü bize öğretilen doğrular olmamız gereken benliktir. Ve ego ise bunun dışına çıktığında ise beynimizde ego ile süper ego çatışır. Işte, vicdan sızlaması denilen olgu bu beynimizde ki savaşlardan ibarettir.
Belki de vicdan dediginiz şey ego ile süper egonun çatışmasında ki denetleyici bir yapıdır. Ama yine de vicdan etik ve metafizik bir olgu olduğu doğuştan geldiği savunulamaz!
Nietzsche'ye göre vicdan,borçlanma ahlakına bağlı olarak gelişmiş,"söz verebilen bir hayvan yetiştirme" amacıyla icat edilmiş bir kavramdır.
Şimdi örneklerle ele alalım;
Dilenciye acıdığı için para veren ile dilenciye para vermenin onu dilenciliğe alıştırmanın kötülük olduğunu savunan kişinin vicdani sızlamayacağı, hırsızlık yaptığı için elini kesilmesini savunan bir fikir sahibiyle elinin kesilmesinin yanlış bir ceza olduğunu savunan bir fikir sahibinin vicdanı ters orantı olabiliyor.
Özel mülkiyeti savunan ile özel mülkiyeti savunmayan;ihtiyaçtan fazla mal mülkün hırsızlık olduğunu düşünen iki kişiyi örnek alalım. Özel mülkiyeti savunan kişi hırsızlığa vicdani el vermediğini özel mülkiyeti savunmayan kişi ise hırsızlık yaptığında, yaptığım hırsızlık değildi ben ihtiyacım kadar aldım sadece biriktiren kişinin hırsız olduğunu, düşünürekden vicdani sızlamayacağını beyan edebilir. Öyle örnekleri çoğaltabiliriz. Bu durumda hani nerde kaldı vicdanın kutsal ve yücelliği? Özel mülkiyeti savunmayan kişinin eylemin yanlış olduğunu beyan edebilirsiniz.. Bu size göre öyledir. Lütfen sorgulayıp düşünelim..
Bir de insan beyninin doğarken boş olduğuna ve bildiğimiz şeylerin sonradan edindiğimize dair bir de nörolojik açıdan bakalım;
Vicdan zihinden bağımsız değil..
Fıtratına kayıtlı değil.
Öğretilmiş işler hepsi..
Yani vicdan diye tanımladığınız şeyin doğru işlemesi için beynindeki tüm tanımların doğru olması gerekir.
Doğru mu?
%1 i bile doğru değil
Kaynakça;
•Nagihan saka
• David Eagleman-Beyin Kitabı
Özel mülkiyeti savunan ile özel mülkiyeti savunmayan;ihtiyaçtan fazla mal mülkün hırsızlık olduğunu düşünen iki kişiyi örnek alalım. Özel mülkiyeti savunan kişi hırsızlığa vicdani el vermediğini özel mülkiyeti savunmayan kişi ise hırsızlık yaptığında, yaptığım hırsızlık değildi ben ihtiyacım kadar aldım sadece biriktiren kişinin hırsız olduğunu, düşünürekden vicdani sızlamayacağını beyan edebilir. Öyle örnekleri çoğaltabiliriz. Bu durumda hani nerde kaldı vicdanın kutsal ve yücelliği? Özel mülkiyeti savunmayan kişinin eylemin yanlış olduğunu beyan edebilirsiniz.. Bu size göre öyledir. Lütfen sorgulayıp düşünelim..
Bir de insan beyninin doğarken boş olduğuna ve bildiğimiz şeylerin sonradan edindiğimize dair bir de nörolojik açıdan bakalım;
Vicdan diye bir metafizik organ var sananlara:
Her şey beyinde, öğretilen uyduruk şeylerle yapılıyor.Vicdan zihinden bağımsız değil..
Fıtratına kayıtlı değil.
Öğretilmiş işler hepsi..
Yani vicdan diye tanımladığınız şeyin doğru işlemesi için beynindeki tüm tanımların doğru olması gerekir.
Doğru mu?
%1 i bile doğru değil
Kaynakça;
•Nagihan saka
• David Eagleman-Beyin Kitabı
Yorumlar
Yorum Gönder