Ana içeriğe atla

Maslow hiyerarşisi

Bu konuda görüşlerimi yazayım :)

Abraham Maslow tarafından oluşturulan kişilerin gereksinimleri kuramı, insanların motivasyonunun dış faktörlerden ziyade kişinin kendi içindeki (!!!) ihtiyaçlara dayandığını söylemektedir.

Evet içinden geliyor (!!!).


FİZYOLOJİK(FİZİKSEL) İHTİYAÇLAR;

Hepsi paraya bağlanmış (sahiplik-aitlik).
Kurallara bağlanmış.
İnsanların onayına bağlanmış.
Bazısının paralı olması doğal karşılanırken aynı şeyin paralı olması ayıplanmış.
Çeşitlendirilmiş.
 Fizyolojik boyutu diğer öğretilerle kirletilmiş.
Acıkmak fizyolojik olsa da, canının kebap çekmesi öğrenilmiştir,
Yiyeceğin para ile satılmasını doğal karşılamak da öğrenilmiştir.
Temel ihtiyaçlar için çalışmayı doğal karşılamak öğrenilmiştir.
Sisteme köle olma gerekliliği, öğrenilmiştir.
Doğal değildir.

 GÜVENLİK İHTİYACI

Fizyolojik ihtiyaçlara bakış açısındaki kirlilik ortaya "diğer şeylerin güvenlik ihtiyacı" diye bir şey ortaya çıkarmaktadır.

Fizyolojik olarak hissedilen güvenlik ihtiyacı neredeyse ortada yoktur.
İçten gelen, sisteme kul edenleri kollama ihtiyacıdır.

 SEVGİ-AİT OLMA(=SAHİP OLMA)

Bu ihtiyaç da öğrenilmiş bir ihtiyaçtır.
Sisteme, kullara gönüllü kul olunması, kul edilmesi için ortaya çıkartılmıştır.
Bok yuvasında (evlilik-aile) çocukların beyni bu safsatalarla kirletilir.
Tek başına ayakta kalması engellenir.

 Mutluluk sonuç diye öğretilir.
Süreç önemini yitirir.
Anlık hazlara erişmek için süreçteki kölelik göz ardı edilir.
Ait olmak için birilerine kul olmak gerektiği önemsenmez.
Yeter ki kabul edilsin, onaylansın, sevilsin.
Ve bu hislerin öğretilmiş olduğu anlaşılmaz.
İçimden geliyor, diye düşünür..

hepsi aynı bok işte..
İÇTEN gelmesi doğal anlamına gelmez.
Hepsi öğretilmiştir.
Hepsi sisteme, kullara kul olmamız için vardır.
İnsanlıktan çıkarır.
Dünyanızı ve dünyayı cehenneme çevirir.
İnanmayın her hissettiğinize
İnanmayın her yapabildiğinize.
İnanmayın çoğunluğun yapıyor olmasına..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i

Transhümanizm çağı: Üst insan mi oluyoruz?

 İnsanlık tarihimiz bugüne her türlü badireler atlatarak; önceleri hayatta kalma güdüsüyle daha sonra alet yaparak ve en sonunda doğaya hükmederek muhtelif yollardan geçmekle sürekli bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme duracak gibi de değildir. Hayatını kolaylaştırmaya doğru gelişme sağlayan yaralarını saracak teknolojiye gelinen noktada; insanlık tarihi ne kadar savaş gibi utanç verici kötülükler yaşıyor olmasına karşın beraberinde çok iyi işler de yapmaktadır. Yerleşik hayatla medeniyeti de oluşturan insan ırkı barbarlık ve hayvani benliğini de arkasında kısmen de olsa bırakarak hümanizmi benimsemiş ve insana değer vererek medeniyet öncesi karanlığı gerisinde bırakmıştır. Hümanizmle sosyal hayatı etik ve normlarla düzen sağlayan, bilim yapan insan ırkı; artık makinelerle iş yapmakta ve makinelerle birleşerek üst insan çağına giriş yapmıştır bu yüzyılımızda. Nedir bu üst insan çağı? Transhümanizm çağı.. Transhümanizmi ne olduğunu irdeleyerek bu üst insan modelimizin ne olacağını göre