Son zamanların güncel konularından biri olan başörtü/türban/çarşafla ilgili olarak çoğumuz birşeyler söylemekte, tartışmalar yapılmakta, çoğu köşe yazarları bu konuya eğilmektedir. (10-15 sene evvel bu konuda hiç yorum yapılmaz ve başörtüsünün dinde olduğu kabul görürdü, Allah’a şükür Kuran’daki İslam’ın gücünün etkisiyle artık insanlar doğruları bulmak konusunda Kuran’ı rehber alıyorlar.)
Gelin isterseniz Kuran`da kapanmayla ilgili ayetlere bir göz atalım;
KURAN'DA BAŞÖRTÜSÜ DEĞIL CUYUB(GÖĞÜS) ÖRTÜSÜ GEÇER
Mü’min kadınlara da söyle: “Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Örtülerini, GÖĞÜSLERİNİN ÜZERİNE ÖRTSÜNLER… [Nur Suresi, 31]
Nur Suresi 31 ayette, neredeyse her mealde “Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar” şeklinde çevrilmiş olan cümlenin orijinal Arapçasında aslında “başörtü” kelimesi geçmemektedir. Burada geçen kelime “örtü”dür. Ayetteki kelimelerin Arapça anlamlarını incelediğimizde bunu çok açık görebiliriz:
Ayette geçen “vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne”
Yadribne: “Darabe” fiilinden türemedir, “vurmak, dövmek, bırakmak, örtmek, kapamak” anlamındadır.
Humurihinne: “Hamara”dan türemedir. “Hamrü” “şarap, sarhoşluk verici” anlamındadır. Kelime bu ayette “örtü” manasına gelir. Genellikle de “her türlü örtü, perde, paravan; siper; bahane” gibi anlamlara sahiptir.
ÖRTÜLERİNİ (BURADA HIMAR KELİMESİ GEÇER, HIMARIN KELİME ANLAMI ÖRTÜDÜR. MASAYA KONURSA MASAÖRTÜSÜ OLUR BAŞI ÖRTERSE BAŞÖRTÜSÜ OLUR. ANCAK ALLAH EĞER BAŞIN ÖRTÜLMESİNİ İSTESEYDİ ABDEST ALINIRKEN BAŞIN SIVAZLANMASI KELİMESİNİ İFADE EDEN "RES"KELİMESİ GİBİ BAŞ ÖZELLİKLE VURGULANIRDI. ANCAK BURADA HIMARA HİÇBİR TAKI KELİMESİ GETİRİLMDİĞİNDEN SADECE ÖRTÜ MANASI ÇIKAR.
Nur Suresinin 31. ayeti, çeşitli tefsircilerin zorlama izahları ve bir kısım mevzu hadislerin de etkisiyle, neredeyse bir tabu haline getirilmiş olan başörtüsü konusu için adeta bir delil olarak kullanılmaktadır. İçinde “başörtüsü” kelimesinin geçmediği, baş ile ilgili hiçbir bilginin verilmediği, çok açık bir şekilde göğsün kapatılmasını tarif eden bir ayetin, nasıl bu kadar farklı bir yorum için kullanılabildiği hayret vericidir.
Hayret verici olan bir diğer husus da, Kuran’da geçmeyen başörtüsü konusunu adeta dinin tek şartı gibi gören pek çok kişinin, hiçbir delile inanmadan Kuranda ve Allah'a iftirada bulunmuşlardır. Bakınız Kuran 'da diyorum hadis kitapları değil. Zira dinin tek kaynağı Kuran'ı Kerim'den biliyoruz.Neyse bu başka bir konu. Ben sadece Kuran'da yok diyorum.
Şimdi, Ahzab Suresi’nde çarşaf hükmünün nasıl geçtiği ve neden bu ayetin başörtüsü savunucuları tarafından göz ardı edildiği konusunu inceleyelim:
Ahzab Suresi 59. Ayetin Açıklaması
Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi 59)
Cuyubihinne: Cüyub kelimenin çoğuludur. Göğüs, yaka, cep, koyun (göğüs bölgesi), sine, bağır, oyuk, gerdanlık gibi anlamları da vardır.
“Cuyub” (Yaka açığı) Kelimesinin Anlamı
Cuyub kelimesi, bildiğimiz cep kelimesinin çoğuludur (gömlekte cep açmak, cebine koymak, cebinden çıkarmak gibi tanımlamalarda kullanılır.) Ayrıca “göğüs, yaka, koyun (göğüs bölgesi), sine, bağır, delik, oyuk, gerdanlık, bozuk para çantası, açıklık, yarık, boyun, gerdan” gibi anlamlara da gelmektedir.
“Cuyub” kelimesi Kuran’da 3 kere geçmektedir. “Cuyub” kelimesi Nur Suresi, 31. ayette kullanılmakta, kelimenin tekil hali yani “ceyb” ise Hz. Musa (as) kıssasında bildirilen iki ayette geçmektedir. Kelimenin bu iki ayetteki kullanılışları ise şöyledir:
“Cuyub” kelimesinin tekil hali yani “ceyb” Hz. Musa (as) kıssasında iki kez geçer:
Elini koynuna (fi ceybike) sok da kusursuz bembeyaz çıksın… (Neml Suresi, 12)
Elini koynuna (fi ceybike) sok. Kusursuz olarak bembeyaz bir halde çıksın. … (Kasas Suresi, 32)
Gördüğünüz gibi ayetlerde türban, çarşaf, başörtüsü, peçe gibi kapanmalar geçmez. Bunlar birçoğumuzun dinde var olduğunu sandığı ama aslında dinde olmayan şeylerdir. Ancak insanlar örflerini, geleneklerini, kültürlerini dinselleştirdikleri zaman bu tip durumlar ortaya çıkar. Dünyanın çoğu yöresinde insanlar sıcaktan etkilenmemek için çeşitli önlemler alırlar. Çıplak ayakla gezmemek de bir önlemdir başına birşey örtmekte. Bunlar çağlar boyunca günümüze gelen yöresel ve iklimsel kıyafetlerdir. Sıcak yerlerde kadınlar gibi erkekelerde başlarını kaparlar. Bu gayet normal bir durumdur, bizde yazın kafamıza güneş geçmesin diye önlemler almaktayız.
İki ayetlerde de görüldüğü gibi yukarıdaki iki ayette de cuyub kelimesi, Hz. Musa (as)’ın ’göğsü/koynu’ anlamında kullanılmıştır. Bütün bunlara baktığımızda ’cuyub’ kelimesinin, ’hımar’ yani örtmek kelimesi ile birlikte kullanıldığında göğsün örtülmesi anlamına geldiği açıktır. “Başı örtmek” gibi bir anlam ise ayetin hiçbir yerinde yoktur.
Dolayısıyla “Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar” şeklinde tefsir edilmiş olan bölümün gerçek anlamı, “örtülerini göğüslerinin üzerine örtsünler” şeklindedir. Ayette bildirilen hüküm başın değil, göğüslerin örtülmesidir.
ÇARŞAF VE PEÇE YAHUDİ GELENEĞİDİR
Çarşaf ve peçe de Kur'an'da geçmez zati bunlar sonradan İslam kültürüne girmiştir.
Çarşafın kökeni paganlara dayanır:
Müslümanlara Yahudi ve Hristiyanlardan geçen çarşafın bu 3 dinle de ilgisi yoktur. Hristiyanlığa ve Museviliğe de paganlardan geçmiştir.
Kara çarşaf, Endülüs Emevileri döneminde İspanyol rahibelerinin giydiği bir elbise olarak Emeviler aracılığı ile İslam coğrafyasında görünmeye başlamıştır. Örtünme elbette İslamiyet öncesi Arap toplumlarında da vardı. Örneğin antik dönemlerin en önemli dini ve ticari merkezlerinden biri olan ve günümüzde Suriye sınırları içinde bulunan Palmira’da yapılan kazılarda bulunan tabletlerde, örtünmüş kadınların tasvirleri bulunur. Fakat bu örtünme biçimleri günümüzdeki çarşafa benzemekten oldukça uzaktır.
Gerçekte çarşafın ve peçenin kökeni binlerce yıl öncesine, Sümerlere kadar uzanır. Pagan inanca sahip Sümer toplumunda kendilerini Tanrıya adayan tapınak fahişeleri, diğer kadınlardan ayırt edilebilmek için çarşaf ve peçe takarlardı.Yalnız yanlış anlaşılmaması için belirtmekte fayda var: O dönemde tapınak fahişeliği kutsal bir görev olarak görülürdü ve bu nedenle zaman zaman kralların kızları dahi kendilerini bu göreve adarlardı.
TÜRKLERDE ÖRTÜNME OSMANLI KÜLTÜRÜ OSMANLI İLE BAŞLAR
Mevlana:"Kadını Örtmeye Çalışırsan, Kendini Gösterme İsteği Artar".
Tıpkı İbni Fadlan gibi bir Arap gezgin olan İbni Batuta, 14. yüzyılda Güney Rusya, Kırım, Hazar dolaylarını gezdiğini, hiçbir Türk ülkesinde ne sarayda ne sokakta hiçbir yerde kadınların örtündüğüne rastlamadığını, Anadolu’daki Müslüman Türk kadınının serbestliğinin hiçbir Müslüman ülkede bulunmadığını yazar. Bu özgürlük anlayışının izlerine, Mevlana’nın günümüz için oldukça şaşırtıcı gelebilecek düşüncelerinde de rastlanabilir. Fihi Ma Fih adlı yapıtında Mevlana, kadınların örtünmeye zorlanmasının nasıl ters sonuçları olacağını şöyle vurgular: “Kadına her ne kadar gizlenme, örtünme emir edersen onda kendini gösterme isteği artar. Eğer kadının doğasında kötülüğe dönük bir eğilim yoksa yasak etsen de etmesen de o kişiliği doğrultusunda hareket edecektir.”
Türklerin Orta Asya’dan bu yana sürdürdükleri bu özgürlükçü anlayış Osmanlı döneminde Bizans’a ait topraklar ele geçirilmeye başlanıncaya kadar sürdü. Türklerde peçe giyilmesine ilişkin ilk tarihi kayıt I. Murat döneminde (1360-1389) dönemine aittir. Tarihçi Şikari, Karaman Tarihi adlı kitabında Türk kadınlarının peçe takmaya başlamasını günümüz Türkçesiyle nasil anlatıldığını kaynakçada belirteceğim okuyabilirsiniz.
Ayrıca II. Abdülhamit’in Çarşafı Yasaklamasını
Çarşafı matem tutan Hristiyan kadınlara özgü yani İslamiyet dışı bir elbise olarak görmesiyle yasakladığını biliyor muydunuz?
YAHUDİ GELENEĞİ ISLAM'I ETKİLEDİ
Başörtüsünün Yahudi geleneği olduğunu da anlatan Doç. Dr. Filiz, Tevrat ve Talmud’da başörtüsü ile ilgili ayetlerin bulunduğunu belirterek şunları söyledi:
“Yahudi geleneğini inceledim. Yahudilerde, ‘Başörtüsüz kadınlar iffetsizdir, namussuzdur. İffet ve namusun korunmasının ölçüsü baş örtüsüdür.
Başörtüsü, örtemeyenler ile ilgili kesin bir ceza yoktur. 76 tane temel farzdan bahsedilmektedir. Bu 76 farzda kesinlikle başörtüsü geçmemektedir. Kesin bir dini emir diyeceksiniz ve yapmayan hakkında da bunun bir cezası yok diyeceksiniz. Allah ile kul arasında diyeceksiniz. Allah ile kul arasında ise, kamusal alana dinsellik taşınmak isteniyor. Dinsel kanıtlarda dil oyunu yapılıyor.”
KURAN'A GÖRE ÖNEMLİ OLAN TAKVA ELBİSESİDİR
Allah Kuran’a göre üstünlüğün dış görünüş-kıyafet ile değil takva (Allah korkusu ile hareket etme) ile olduğunu ayetinde bildirir:
Ey Ademoğulları, Biz sizin gizli yerlerinizi örtecek bir elbise ve size ‘süs kazandıracak bir giyim’ indirdik (var ettik). TAKVA İLE KUŞANIP-DONANMAK ise, BU DAHA HAYIRLIDIR . Bu, Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Araf Suresi, 26)
Şu bilinmesi gerekir ki baş örtü ve çarşaf Kuranda geçmez ve zaten farz değildir. Lakin
birr kadın başörtüsü de takabilir, çarşaf da giyebilir, başı açık veya dekolte de olabilir.
“BEN MÜSLÜMANIM” dediğinde, hiçbir insanın onu yargılama hakkı yoktur. Hangisinin daha takva olduğu ancak Allah’ın Katında bellidir. DİNDE ÖLÇÜ KIYAFET DEĞİL , daima SAMİMİYETTİR . Çarşaflı bir insan, samimiyetsiz olup cehennemi hak edebildiği gibi, dekolteli bir bayan da cenneti hak edebilir. Buna hükmedecek olan yalnızca Allah’tır.
İMAN KALPTE YAŞANIR VE HAYATA GEÇİRİLİR
İman, bir insanın güzel ahlakıyla, sevecenliğiyle, şefkatiyle, cömertliğiyle, candanlığıyla, affediciliğiyle, kalitesiyle, kültürüyle, görgüsüyle, sanat anlayışıyla, bilim anlayışıyla kısacası her şeyiyle kendini gösterir. Bu nedenle İNSANLARI DIŞ GÖRÜNÜŞLERİYLE DEĞİL AHLAKLARIYLA değerlendirmek esas olandır.
KAYNAKÇA;
●https://panteidar.wordpress.com/2013/09/21/kara-carsafin-kokeni/
●http://www.serenti.org/carsaf-ve-pecenin-oykusu/
● https://www.facebook.com/yanlisbilinengerceklerr/
Gelin isterseniz Kuran`da kapanmayla ilgili ayetlere bir göz atalım;
Mü’min kadınlara da söyle: “Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Örtülerini, GÖĞÜSLERİNİN ÜZERİNE ÖRTSÜNLER… [Nur Suresi, 31]
Nur Suresi 31 ayette, neredeyse her mealde “Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar” şeklinde çevrilmiş olan cümlenin orijinal Arapçasında aslında “başörtü” kelimesi geçmemektedir. Burada geçen kelime “örtü”dür. Ayetteki kelimelerin Arapça anlamlarını incelediğimizde bunu çok açık görebiliriz:
Ayette geçen “vel yadribne bi humurihinne alâ cuyûbihinne”
Yadribne: “Darabe” fiilinden türemedir, “vurmak, dövmek, bırakmak, örtmek, kapamak” anlamındadır.
Humurihinne: “Hamara”dan türemedir. “Hamrü” “şarap, sarhoşluk verici” anlamındadır. Kelime bu ayette “örtü” manasına gelir. Genellikle de “her türlü örtü, perde, paravan; siper; bahane” gibi anlamlara sahiptir.
ÖRTÜLERİNİ (BURADA HIMAR KELİMESİ GEÇER, HIMARIN KELİME ANLAMI ÖRTÜDÜR. MASAYA KONURSA MASAÖRTÜSÜ OLUR BAŞI ÖRTERSE BAŞÖRTÜSÜ OLUR. ANCAK ALLAH EĞER BAŞIN ÖRTÜLMESİNİ İSTESEYDİ ABDEST ALINIRKEN BAŞIN SIVAZLANMASI KELİMESİNİ İFADE EDEN "RES"KELİMESİ GİBİ BAŞ ÖZELLİKLE VURGULANIRDI. ANCAK BURADA HIMARA HİÇBİR TAKI KELİMESİ GETİRİLMDİĞİNDEN SADECE ÖRTÜ MANASI ÇIKAR.
Nur Suresinin 31. ayeti, çeşitli tefsircilerin zorlama izahları ve bir kısım mevzu hadislerin de etkisiyle, neredeyse bir tabu haline getirilmiş olan başörtüsü konusu için adeta bir delil olarak kullanılmaktadır. İçinde “başörtüsü” kelimesinin geçmediği, baş ile ilgili hiçbir bilginin verilmediği, çok açık bir şekilde göğsün kapatılmasını tarif eden bir ayetin, nasıl bu kadar farklı bir yorum için kullanılabildiği hayret vericidir.
Hayret verici olan bir diğer husus da, Kuran’da geçmeyen başörtüsü konusunu adeta dinin tek şartı gibi gören pek çok kişinin, hiçbir delile inanmadan Kuranda ve Allah'a iftirada bulunmuşlardır. Bakınız Kuran 'da diyorum hadis kitapları değil. Zira dinin tek kaynağı Kuran'ı Kerim'den biliyoruz.Neyse bu başka bir konu. Ben sadece Kuran'da yok diyorum.
Şimdi, Ahzab Suresi’nde çarşaf hükmünün nasıl geçtiği ve neden bu ayetin başörtüsü savunucuları tarafından göz ardı edildiği konusunu inceleyelim:
Ahzab Suresi 59. Ayetin Açıklaması
Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü’minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Ahzab Suresi 59)
Cuyubihinne: Cüyub kelimenin çoğuludur. Göğüs, yaka, cep, koyun (göğüs bölgesi), sine, bağır, oyuk, gerdanlık gibi anlamları da vardır.
“Cuyub” (Yaka açığı) Kelimesinin Anlamı
Cuyub kelimesi, bildiğimiz cep kelimesinin çoğuludur (gömlekte cep açmak, cebine koymak, cebinden çıkarmak gibi tanımlamalarda kullanılır.) Ayrıca “göğüs, yaka, koyun (göğüs bölgesi), sine, bağır, delik, oyuk, gerdanlık, bozuk para çantası, açıklık, yarık, boyun, gerdan” gibi anlamlara da gelmektedir.
“Cuyub” kelimesi Kuran’da 3 kere geçmektedir. “Cuyub” kelimesi Nur Suresi, 31. ayette kullanılmakta, kelimenin tekil hali yani “ceyb” ise Hz. Musa (as) kıssasında bildirilen iki ayette geçmektedir. Kelimenin bu iki ayetteki kullanılışları ise şöyledir:
“Cuyub” kelimesinin tekil hali yani “ceyb” Hz. Musa (as) kıssasında iki kez geçer:
Elini koynuna (fi ceybike) sok da kusursuz bembeyaz çıksın… (Neml Suresi, 12)
Elini koynuna (fi ceybike) sok. Kusursuz olarak bembeyaz bir halde çıksın. … (Kasas Suresi, 32)
Gördüğünüz gibi ayetlerde türban, çarşaf, başörtüsü, peçe gibi kapanmalar geçmez. Bunlar birçoğumuzun dinde var olduğunu sandığı ama aslında dinde olmayan şeylerdir. Ancak insanlar örflerini, geleneklerini, kültürlerini dinselleştirdikleri zaman bu tip durumlar ortaya çıkar. Dünyanın çoğu yöresinde insanlar sıcaktan etkilenmemek için çeşitli önlemler alırlar. Çıplak ayakla gezmemek de bir önlemdir başına birşey örtmekte. Bunlar çağlar boyunca günümüze gelen yöresel ve iklimsel kıyafetlerdir. Sıcak yerlerde kadınlar gibi erkekelerde başlarını kaparlar. Bu gayet normal bir durumdur, bizde yazın kafamıza güneş geçmesin diye önlemler almaktayız.
İki ayetlerde de görüldüğü gibi yukarıdaki iki ayette de cuyub kelimesi, Hz. Musa (as)’ın ’göğsü/koynu’ anlamında kullanılmıştır. Bütün bunlara baktığımızda ’cuyub’ kelimesinin, ’hımar’ yani örtmek kelimesi ile birlikte kullanıldığında göğsün örtülmesi anlamına geldiği açıktır. “Başı örtmek” gibi bir anlam ise ayetin hiçbir yerinde yoktur.
Dolayısıyla “Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar” şeklinde tefsir edilmiş olan bölümün gerçek anlamı, “örtülerini göğüslerinin üzerine örtsünler” şeklindedir. Ayette bildirilen hüküm başın değil, göğüslerin örtülmesidir.
ÇARŞAF VE PEÇE YAHUDİ GELENEĞİDİR
Çarşaf ve peçe de Kur'an'da geçmez zati bunlar sonradan İslam kültürüne girmiştir.
Çarşafın kökeni paganlara dayanır:
Müslümanlara Yahudi ve Hristiyanlardan geçen çarşafın bu 3 dinle de ilgisi yoktur. Hristiyanlığa ve Museviliğe de paganlardan geçmiştir.
Kara çarşaf, Endülüs Emevileri döneminde İspanyol rahibelerinin giydiği bir elbise olarak Emeviler aracılığı ile İslam coğrafyasında görünmeye başlamıştır. Örtünme elbette İslamiyet öncesi Arap toplumlarında da vardı. Örneğin antik dönemlerin en önemli dini ve ticari merkezlerinden biri olan ve günümüzde Suriye sınırları içinde bulunan Palmira’da yapılan kazılarda bulunan tabletlerde, örtünmüş kadınların tasvirleri bulunur. Fakat bu örtünme biçimleri günümüzdeki çarşafa benzemekten oldukça uzaktır.
Gerçekte çarşafın ve peçenin kökeni binlerce yıl öncesine, Sümerlere kadar uzanır. Pagan inanca sahip Sümer toplumunda kendilerini Tanrıya adayan tapınak fahişeleri, diğer kadınlardan ayırt edilebilmek için çarşaf ve peçe takarlardı.Yalnız yanlış anlaşılmaması için belirtmekte fayda var: O dönemde tapınak fahişeliği kutsal bir görev olarak görülürdü ve bu nedenle zaman zaman kralların kızları dahi kendilerini bu göreve adarlardı.
TÜRKLERDE ÖRTÜNME OSMANLI KÜLTÜRÜ OSMANLI İLE BAŞLAR
Mevlana:"Kadını Örtmeye Çalışırsan, Kendini Gösterme İsteği Artar".
Tıpkı İbni Fadlan gibi bir Arap gezgin olan İbni Batuta, 14. yüzyılda Güney Rusya, Kırım, Hazar dolaylarını gezdiğini, hiçbir Türk ülkesinde ne sarayda ne sokakta hiçbir yerde kadınların örtündüğüne rastlamadığını, Anadolu’daki Müslüman Türk kadınının serbestliğinin hiçbir Müslüman ülkede bulunmadığını yazar. Bu özgürlük anlayışının izlerine, Mevlana’nın günümüz için oldukça şaşırtıcı gelebilecek düşüncelerinde de rastlanabilir. Fihi Ma Fih adlı yapıtında Mevlana, kadınların örtünmeye zorlanmasının nasıl ters sonuçları olacağını şöyle vurgular: “Kadına her ne kadar gizlenme, örtünme emir edersen onda kendini gösterme isteği artar. Eğer kadının doğasında kötülüğe dönük bir eğilim yoksa yasak etsen de etmesen de o kişiliği doğrultusunda hareket edecektir.”
Türklerin Orta Asya’dan bu yana sürdürdükleri bu özgürlükçü anlayış Osmanlı döneminde Bizans’a ait topraklar ele geçirilmeye başlanıncaya kadar sürdü. Türklerde peçe giyilmesine ilişkin ilk tarihi kayıt I. Murat döneminde (1360-1389) dönemine aittir. Tarihçi Şikari, Karaman Tarihi adlı kitabında Türk kadınlarının peçe takmaya başlamasını günümüz Türkçesiyle nasil anlatıldığını kaynakçada belirteceğim okuyabilirsiniz.
Ayrıca II. Abdülhamit’in Çarşafı Yasaklamasını
Çarşafı matem tutan Hristiyan kadınlara özgü yani İslamiyet dışı bir elbise olarak görmesiyle yasakladığını biliyor muydunuz?
YAHUDİ GELENEĞİ ISLAM'I ETKİLEDİ
Başörtüsünün Yahudi geleneği olduğunu da anlatan Doç. Dr. Filiz, Tevrat ve Talmud’da başörtüsü ile ilgili ayetlerin bulunduğunu belirterek şunları söyledi:
“Yahudi geleneğini inceledim. Yahudilerde, ‘Başörtüsüz kadınlar iffetsizdir, namussuzdur. İffet ve namusun korunmasının ölçüsü baş örtüsüdür.
Başörtüsü, örtemeyenler ile ilgili kesin bir ceza yoktur. 76 tane temel farzdan bahsedilmektedir. Bu 76 farzda kesinlikle başörtüsü geçmemektedir. Kesin bir dini emir diyeceksiniz ve yapmayan hakkında da bunun bir cezası yok diyeceksiniz. Allah ile kul arasında diyeceksiniz. Allah ile kul arasında ise, kamusal alana dinsellik taşınmak isteniyor. Dinsel kanıtlarda dil oyunu yapılıyor.”
KURAN'A GÖRE ÖNEMLİ OLAN TAKVA ELBİSESİDİR
Allah Kuran’a göre üstünlüğün dış görünüş-kıyafet ile değil takva (Allah korkusu ile hareket etme) ile olduğunu ayetinde bildirir:
Ey Ademoğulları, Biz sizin gizli yerlerinizi örtecek bir elbise ve size ‘süs kazandıracak bir giyim’ indirdik (var ettik). TAKVA İLE KUŞANIP-DONANMAK ise, BU DAHA HAYIRLIDIR . Bu, Allah’ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Araf Suresi, 26)
Şu bilinmesi gerekir ki baş örtü ve çarşaf Kuranda geçmez ve zaten farz değildir. Lakin
birr kadın başörtüsü de takabilir, çarşaf da giyebilir, başı açık veya dekolte de olabilir.
“BEN MÜSLÜMANIM” dediğinde, hiçbir insanın onu yargılama hakkı yoktur. Hangisinin daha takva olduğu ancak Allah’ın Katında bellidir. DİNDE ÖLÇÜ KIYAFET DEĞİL , daima SAMİMİYETTİR . Çarşaflı bir insan, samimiyetsiz olup cehennemi hak edebildiği gibi, dekolteli bir bayan da cenneti hak edebilir. Buna hükmedecek olan yalnızca Allah’tır.
İMAN KALPTE YAŞANIR VE HAYATA GEÇİRİLİR
İman, bir insanın güzel ahlakıyla, sevecenliğiyle, şefkatiyle, cömertliğiyle, candanlığıyla, affediciliğiyle, kalitesiyle, kültürüyle, görgüsüyle, sanat anlayışıyla, bilim anlayışıyla kısacası her şeyiyle kendini gösterir. Bu nedenle İNSANLARI DIŞ GÖRÜNÜŞLERİYLE DEĞİL AHLAKLARIYLA değerlendirmek esas olandır.
KAYNAKÇA;
●https://panteidar.wordpress.com/2013/09/21/kara-carsafin-kokeni/
●http://www.serenti.org/carsaf-ve-pecenin-oykusu/
● https://www.facebook.com/yanlisbilinengerceklerr/
Yorumlar
Yorum Gönder