Ana içeriğe atla

" Kendini bulmak için önce kaybetmelisin."

Kendimizi bir başka kişi ya da olaya bağlı kıldığımızda, hayatın doğal akışını engellemiş oluruz.
Ahengi sağlayabilmenin yolu, gerektiğinde işleri oluruna bırakmaktır.
" Kendini bulmak için önce kaybetmelisin."
Gerçek güç ve saygıya ulaşmak, ancak kişiliğin aç kısımlarından kurtulmakla mümkün olur.
İnsanlara gereksinimiz vardır.Ergin hale gelebilmemiz için sevgiye  ve bunu paylaşmaya ihtiyaç duyarız.

Erich Fromm'un dediği gibi"Kişinin yaşamın,mutluluğun,gelişimin ve özgürlüğün zevkine varabilmesi,onun ilgi,saygı,sorumluluk ve akıl ile sevebilme yeteneğine bağlıdır."
Şimdi odağımızı değiştirelim,bir ilişkiyi zedeleyen hastalıkları bırakıp,sağlıklı sevginin üzerine yoğunlaşalım.

Biz insanlar,evrendeki en gelişmiş canlılarız. Evrimimiz hiç durmaz, hep devam eder. Bu süreçte, birbirimize bir zincirin halkalarıymışız gibi derinden bağlı olduğumuz yönünde bir ruhsal bilinç de gelişir.
Her birey, insanlığın bir parçasıdır ve ona katkıda bulunur.
Herbirimizin ayrı bir bireysel enerji sistemi olduğunu düşünürsek,iki seçeneğimiz olduğunu görürüz;ya bunu bastırıp engelleriz ya da bu enerjiyi yıkıcı ve ya yapıcı bir biçimde kullanırız.Sevgi bile bastırdığımız ya da kullandığımız enerji şekli olabilir.
Bilim insanları atomu ve onun bileşenlerini buldular. Şu anda, atomun bu parçacıklarını bir arada tutmayı sağlayan maddeyi sınıflandırmaya çalışıyorlar. Bazı fizikötesi öğretmenleri, sevginin de elle tutulabilir bir güç, bir enerji olduğunu söylemektedirler.
Bu görüşe göre nasıl ki elektrik bir güçse, sevgi de öyle bir güçtür.
Sevgi, evreni bir arada tutan ilahi bir harçtır - atom parçalarının biraraya gelmesiyle şekillenen elektromanyetik bir güçtür.

Sen çiçek olup etrafa gülücükler saçmaya söz ver.
Toprak olup seni başının üstünde taşıyan bulunur.
~ Mevlana

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda ...

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i...

Kuran'da namaz diye bir ritüel yoktur.

Bu yazımda çok hasas ve bir o kadar da birçok inançta var olan "namaz" ritüelinin Kuran'da yeri olup olmadığını açıklamaya çalışacağım. Bu yazının referansı yaşanılan din değil  sadece Allah'ın ayetleri esas alınacaktır. Çünkü öne sürmüş olduğum yargı namazın sadece Kuran'da olup olmadığı ile ilgilidir. Dini ritüel olan namazın kökeni ve tarihçesi nedir? Namaz sadece İslam'a mı özgüdür? Kuran' da namaz var mıdır? Kuran'da namaz mı geçiyor?.. Kalıplaşmış ve binlerce yıllık süregelen olguları değiştirmek ve de onun yanlış olduğunu beyan etmek oldukça güç görünüyor. Güce ve çoğunluğa tapan toplumlarda böyle bir teşebbüste bulunmak, bırak karamaları öldürülmeye kadar bile gider. Ama biz hakikat yolcuları ölümü bile göze alarak ve tırsmayarak doğru bildiğimiz yolda gitme cürettine sahibiz. Aksi takdirde bu günlere( gelişim ve teknolojiye) nasıl gelebilirdik?... Öncellikle Kuran'da namaz kavramı değil  salât geçmektedir. Lakin mealcilerin çoğu  sa...