Ana içeriğe atla

Liberalizm nedir? Sosyalizmle ve komünizm arasındaki ilişkisi

Liberal kavramı, tarihte ilk defa Adam Smith'in yazmış olduğu "Ulusların Zenginliği" adlı kitapta geçer. Liberal kavramının anlamı tarih boyunca çeşitli değişiklere uğrasa da genel olarak düşünce özgürlüğü,ifade hürriyeti,basın özgürlüğü ve özellikle serbest ticareti savunanları ifade etmek için kullanılmıştır.
Bu anlayış,tarih boyunca genel olarak sosyalizm ve muhafazakarlık arasında bir yer tutmuş fakat özellikle komünizme karşı olmuştur. Açıkçası liberalizmi bir iki kesin cümleyle açıklamak zor gözüküyor. Çünkü liberalizm,ahlaki,ideolojik ve sosyal ilişkiler boyutu olan bir siyasal sistemdir. Bu nedenle liberalizmin varlığını birçok farklı alanda görüyoruz.

 Liberalizmin felsefi temelleri,17.yy filozofları tarafından atılmıştır. Özellikle bu yüzyılın en önemli  filozoflarından olan John Locke'nın düşünceleri liberalizmin öncü fikirleri olarak kabul edilir. Locke'a göre insanlar devlet olmadığı dönemlerde özgür ve eşit bir şekilde yaşıyorlardı.  Ona göre devlet,insanların hayatlarını güven içinde yaşayabilmesi,huzurlu ve rahat bir yaşam sürebilmeleri ve doğal durumundaki özgürlüklerinin güvence altına alınabilmesi için kurulmuştur.
Yine liberalizmin kurulmasında etki rol oynayan Smith'e göre insanın kendi çıkarlarının peşinden koşmasından daha doğal bir şey olamaz. Ona göre,devletin,iç ve dış güvenlik dışında hiç bir şeye karışmaması gerekir.

Liberalizmin, gelişmesinde rol oynayan bir diğer filozof Bentham'dır. Ona göre,devletlerin tek  amacı bireylerin özgürlüklerinin sınırlarını arttırmaktır. Özgürlük toplumsal faydayı,fayda ekonomik özgürlüğü,ekonomik özgürlükte insan mutluluğunu getirecektir.

Şimdi isterseniz filozofların fikirsel süzgecinden geçerek günümüze ulaşan liberalizmin temel ilkelerini ele almaya çalışalım .

Liberalizm,mutlak bir bireycilik anlayışını savunur. Bireycilik,bireysel hakları toplumun haklarından üstün gören anlayıştır. Ünlü filozof Kant'a göre bireycilik "kendi yasanı kendin yap" görüşüyle özetlenir.  Yine John Locke'a göre bireycilik,"kişini  kendi kendisinin yargıcı olma durumudur".

Liberalizme göre kutsal olan toplum veya devlet değil tek tek bireylerdir. Çünkü birey toplum ve devlet olmadan önce de vardır.  Birey toplumdaki her türlü kurumdan daha değerlidir. Bireyin özgürlüğüne en ufak gölge düşüren her kurum despottur. Liberal düşüncede,kamu yararı veya toplumun iyiliği için bireyin hakları elinden alınamaz. Bireylerin çıkarları üstünde olabilecek toplumsal ortak çıkarlar kavramını reddedilir. Birey,asla toplumsal çıkarlar uğruna feda edibilinecek araç olamaz.  Çünkü kutsal olanda değerli olanda toplum değil tek tek bireylerdir.
Bireyciliği özetlersek, bireyciliğe göre insan ekonomik çıkarlarını kendi başına yöneten ekonomik bir varlık. Doğru veya yanlışı kendi akıl süzgecinden geçirip doğru kararlar alabilecek rasyonel bir varlık. Her türlü eyleminde,kendi çıkarlarını önplanda tutan faydacı bir varlık.
Liberalizmin bireyciliğe dayanması nedeniyle sosyal devlet anlayışı ile taban tabana zıt bir sistem olduğunu görüyoruz.
Sosyal devlet sisteminde toplum refahını arttırmak için devlet ekonomik hayata müdahale edip bazı sınırlamalar koyabilir.  Liberalizme göre bireysel ekonomik teşebbüslere devletin müdahale etmesi bir despotluk örneğidir. Bireyler hukuki olarak satışının yasak olmadığı her türlü müdahalesiz bir şekilde üretebilir,istediği fiyattan da satabilir.

Liberalizmin temelinde bireysel özgürlük fikri yatar. Bu özgürlük,negatif özgürlüktür. Yani bireyin hiçbir şekilde dış bir otorite tarafından müdahale edilmeden barış,güvenlik ve huzur içinde yaşayabilmesidir.

Liberalizmin özgürlük anlayışının boyutlarını şöyle ele alabiliriz.
Birey herkesin tabii olduğu kanunlara göre yaşaması,bu yaşamı boyunca otorite tarafından  keyfi uygulamalara maruz kalmaması,bireyin çalışmakta veya işini bırakmada zorluklarla karşılaşmaması  ve mülkiyet hakkının hiçbir koşulda elinden alınmamasıdır.

Liberal anlayışında birey özgürlüğü için en büyük tehdit,her şeyi kendisi için bir araç olarak gören devlet anlayışıdır. Liberalizm için böylesi bir devlet sadece despotizmdir.

Bireyler devlet için değil devlet bireyler için vardır. Ne devlet ne de herhangi dini bir otorite insanların mallarına ve özgürlüğüne müdahale edemez.
Liberalizmde bireysel özgürlük,ekonomik ve siyasal özgürlük iç içe geçmiştir. Ekonomik ve siyasal özgürlük olamadan bireylerin özgür olduklarını söyleyemeyiz. Liberalizm için, ekonomik özgürlük sadece serbest piyasada kendini gösteren bir olgudur. İşçi istediği işte çalışabilir, tüketici istediği yerden alışveriş yapabilir. Şirketler arasındaki düzeni devlet değil rekabet ortamı düzenler. Piyasa ekonomisi "bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinler,dünya kendi kendine gider" sözüyle özetlenebilir. "Laissez faire laissez passer"

Liberal sistemde bireyin toplum ve devlete göre önceliği vardır. Liberalizme göre iktidar bozucu etkilere sahiptir,mutlak iktidar ise mutlaka bozucudur.  Bu nedenle her iktidar sınırlandırılmalıdır.  Çünkü sınırsız ve denetlenmeyen her iktidar,bireyleri ikinci plana atarak insan haklarını kesinlikle ihlal eder.

 Liberal devlet anlayışında devletin sosyal adaleti sağlama gibi görevleri bulunmaz. Sizin fakir olmanız veya sağlık sigortanızın olmaması devlete bir sorumluluk yüklemez. Kamu  menfaati için devletin vergi mükefellerinden daha fazla vergi alıp fakir insanların yaşam standartlarının arttırması liberalizme göre despotluktur.  Çünkü liberal anlayışa göre devlet böyle yaparak insanlar arasında taraf tutar ve bu devletin eşitlik ilkesine aykırıdır.
Liberalizme göre devlet nezdinde tüm bireyler aynı derecede eşit sayılmalıdır. Birinin çıkarı için diğerine müdahale edilmemelidir.

Liberalizm,tarih süreç içinde sosyalizme karşı bir duruş sergilemiştir. Her şeyin ölçüsünü devlet belirler ve devlet bireyden daha kutsal bir varlıktır. Sosyalizmdeyse,toplum bireysel çıkarların üstündedir. Liberalizm mutlak devlet ve kamu yararı anlayışına karşı olduğu için her iki siyasal rejimle taban tabana zıttır.

Liberalizm insanların doğal özgürlüklerinin kanunlarla işleyen bir devlette korunacağını savunarak anarşizmden de farklılık gösterir. Tüm siyasal sistem devlet anlayışlarında olduğu gibi liberalizmde de çeşitli türlere ayrılmıştır. Tarihsel süreç içerisinde liberalizmi türlere ayırdığımızda karşımıza İngiliz,Fransız,Amerikan ve Alman liberalizmi çıkar. Bazı düşünürlerde liberalizmi klasik liberalizm,sosyal liberalizm ve neo liberalizm olarak sınıflandırmıştır.
Klasik liberalizm,bireyci ve negatif özgürlük anlayışına sahiptir.  Bu akım sınırlı devlet ve serbest piyasa görüşüne sahip olup devletin ekonomiye müdahalesine kesin olarak karşı çıkmıştır.

Sosyal liberalizm ise,piyasanın başarısız ve yetersiz olduğu durumlarda devlet müdahalesine sıcak bakmıştır. Bu anlayışa göre  toplumsal refah düzeyinin yükseltilmesi için devlet bazen ekonomik alana müdahale edebilir.  Neticede bu müdahale serbest piyasanın oluşması için geçici bir müdahaledir.

Neo liberalizm ise sosyal devletin artık piyasadan uzaklaştırarak yerini serbest piyasaya bırakması gerektiğini savunur.

Bazı düşünürlere göre liberalizm,tek başına uygulanması gereken siyasal sistemden ziyade bir anlayıştır. Demokrasinin hakkıyla uygulandığı ve liberal bireyci ve özgürlükçü fikirlere çelişmediği her sistemde liberalizm zaten vardır. Bu açıdan gücünü kötüye kullanmayan monarşi veya aristokrasi de liberal demokrasiyle çelişmez.
Bazı liberalist düşünürler, demokrasiye bile şüpheyle yaklaşmışlardır.  Çünkü onlara göre bazı iktidarlar liberal düşüncelerle iktidara gelip bir süre sonra güç zehirlenmesiyle liberalizmin temel prensiplerini yok edebilir. Çoğunluğun azınlığa karşı uygulandığı yanlış demokrasi anlayışları liberalizme çelişir.

Liberalizmin temel ilkelerini özetleyecek olursak:

Liberalizmin genel olarak temel ilkeleri: Bireycilik,rasyonalite ve ekonomik insan özgürlük,bırakınız yapsınlar bırakınız etsinler düşüncesi,kapitalist piyasa ekonomisi,sınırlı ve sorumlu devlet anlayışıdır.

Liberal ekonomik düzenin temel ilkeleri: Özel mülkiyet,devlet müdahalesinin olmadığı rekabet,miras serbest girişim,temel ekonomik hak ve özgürlüklerdir.

Liberal siyasal düzenin temel ilkeleri: Herkese eşit davranan kanun hakimiyeti hukukun üstünlüğüdür.

Yazımın sonuna geldik. Elimden geldiğince liberalizmi objektif olarak ve teorik kısmı üzerinde durdum. Teşekkürler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda ...

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i...

Kuran'da namaz diye bir ritüel yoktur.

Bu yazımda çok hasas ve bir o kadar da birçok inançta var olan "namaz" ritüelinin Kuran'da yeri olup olmadığını açıklamaya çalışacağım. Bu yazının referansı yaşanılan din değil  sadece Allah'ın ayetleri esas alınacaktır. Çünkü öne sürmüş olduğum yargı namazın sadece Kuran'da olup olmadığı ile ilgilidir. Dini ritüel olan namazın kökeni ve tarihçesi nedir? Namaz sadece İslam'a mı özgüdür? Kuran' da namaz var mıdır? Kuran'da namaz mı geçiyor?.. Kalıplaşmış ve binlerce yıllık süregelen olguları değiştirmek ve de onun yanlış olduğunu beyan etmek oldukça güç görünüyor. Güce ve çoğunluğa tapan toplumlarda böyle bir teşebbüste bulunmak, bırak karamaları öldürülmeye kadar bile gider. Ama biz hakikat yolcuları ölümü bile göze alarak ve tırsmayarak doğru bildiğimiz yolda gitme cürettine sahibiz. Aksi takdirde bu günlere( gelişim ve teknolojiye) nasıl gelebilirdik?... Öncellikle Kuran'da namaz kavramı değil  salât geçmektedir. Lakin mealcilerin çoğu  sa...