Ana içeriğe atla

Cinsiyetçilerin arasındaki seks analizi

Türkiye'deki kadın ve erkeklerin birbirlerine seks üzerinden laf sokmalarını, bir süredir eğlenerek izliyorum. Ego tatmini ve kendi eksikliğini karşısındaki üzerinden telafi etmeye çalışmaları çok komik. Rahat hissedin, iki grupta karşı tarafı suçlamakta haklı.
İlgimi çeken şey şu;
Kadınlar erkekleri genellikle, penis boyunun küçüklüğü ve pek kaslı veya yakışıklı olmamakla suçluyorlar. Erkekler de "ölü gibi yattığını" iddia ediyor kadınların. Şunlara bakınca, istatistikler çok daha anlam kazanıyor.
Türkiye'de kadınların yüzde yetmişi hayatları boyunca orgazm olmamış istatistiğe göre ve bu iki tarafın da kabahati. Çünkü kadın cinselliği, erkeğin biyolojik aksamına göre daha karmaşık ve kendi içinde farklılıklar içeriyor.
Penis boyu ve fiziksel güç üzerinden erkek tanımlamak, zaten başlı başına saçmalık, çünkü hem bilimsel açıdan yanlış, hem de düşünsel olarak sorunlu. Ekstrem örnekler dışında, ideal boy zaten belli bir şey, bu da iki tarafın da bilmediği bir durum.
Penis boyu ve fiziksel güç üzerinden erkek tanımlamak, zaten başlı başına saçmalık, çünkü hem bilimsel açıdan yanlış, hem de düşünsel olarak sorunlu. Ekstrem örnekler dışında, ideal boy zaten belli bir şey, bu da iki tarafın da bilmediği bir durum.
Fiziksel güç üzerinden değer atamak ise, kadınların yakındığı "duygusal olamama" problemiyle çelişiyor, zira bu güç üzerinden iktidar tanımlandığında, duygusal olmak erkeği kötü gösteriyor. Rusya'da kahve yetiştirmek istemeye benziyor.
Erkeklerin iddiası ise zaten tek boyutlu. Kadının seks sırasında yeterince hareket edememesi için, gerektiği kadar tahrik olmaması gerekiyor. Bu da ön sevişme kısmının atlanmasından veya gerektiği kadar önemsenmemesinden kaynaklanıyor. Çözümü kendi yaklaşımlarındaki değişiklik.
Neden sürekli birbirlerine bu söylemler üzerinden saldırıyor iki toplumsal cinsiyet grubu? Çünkü hayallerindeki seks partnerleri ya dergilerde ya da porno filmlerde ve orada gördüklerinin gerçek olmadığını bilinçaltı kabul etmiyor. Bu da hayal kırıklığı doğuruyor.
Seksin fiziksel birleşmeden çok daha fazlası olduğu anlaşıldığında, ikili ilişkilerin tamamında gözle görülür olumlu değişiklikler yaşanacak. Fakat ilişkilerin en net gözlendiği alandaki değişiklik, diğer değişimlerin sonucu olacak. İkilem burada.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i

Transhümanizm çağı: Üst insan mi oluyoruz?

 İnsanlık tarihimiz bugüne her türlü badireler atlatarak; önceleri hayatta kalma güdüsüyle daha sonra alet yaparak ve en sonunda doğaya hükmederek muhtelif yollardan geçmekle sürekli bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme duracak gibi de değildir. Hayatını kolaylaştırmaya doğru gelişme sağlayan yaralarını saracak teknolojiye gelinen noktada; insanlık tarihi ne kadar savaş gibi utanç verici kötülükler yaşıyor olmasına karşın beraberinde çok iyi işler de yapmaktadır. Yerleşik hayatla medeniyeti de oluşturan insan ırkı barbarlık ve hayvani benliğini de arkasında kısmen de olsa bırakarak hümanizmi benimsemiş ve insana değer vererek medeniyet öncesi karanlığı gerisinde bırakmıştır. Hümanizmle sosyal hayatı etik ve normlarla düzen sağlayan, bilim yapan insan ırkı; artık makinelerle iş yapmakta ve makinelerle birleşerek üst insan çağına giriş yapmıştır bu yüzyılımızda. Nedir bu üst insan çağı? Transhümanizm çağı.. Transhümanizmi ne olduğunu irdeleyerek bu üst insan modelimizin ne olacağını göre