Ana içeriğe atla

Tasavvufla kuantum birbiriyle örtüşüyor

Kuantum fiziği kesinliklerin değil, olasılıkların; "Ya olur, ya olmaz" ın değil; "Hem olur, hem olmaz"ın bilimi. Evliya hikayeleriyle büyümüş bizler için bu tuhaf bir şey olmamalı. Gözleyen ile gözlenenin bir olduğunu anlayan Hallac-ı Mansur 922 yılında ‘Enel hak’ (Ben Tanrı’yım) derken ‘bir’lik halini idrak ettiğini anlatmak istiyordu büyük ihtimalle...

Kuantum fiziğinin yaşayan en ünlü hocalarından Amerikalı fizikçi Dr. Fred Alan Wolf, üç dört yıl önce İstanbul’a geldiğinde, kuantum fiziği mekaniğinin tasavvufi düşünce ile çok benzeştiğini söylemişti. Kuantum fiziğine göre evrendeki her şeyin tıpkı tasavvufi inanıştaki gibi ‘bir’ olduğunu, ayrılık fikrinin ise sadece bir illüzyon olduğunu açıklamıştı verdiği konferansta. Kendi dilince vahdet-i vücud, ayna ve misal alemi gibi kavramlardan söz etmiş ve modern fiziğin geldiği son noktada da bunları gördüğünü itiraf etmişti.

"Bir kuantum ilkesi olarak; "İnsan Allah'ın aynasıdır"

Tasavvuf inanışındaki insanın Allah’ın aynası olduğu düşüncesi de bire bir kuantum dünyadaki ‘gözlemci etkisi’ kavramına karşılık geliyor. Yani aslında sadece bir gerçek gözlemci var, kuantum mantığı bunu gösteriyor. Ölüm de bu mutlak gözlemciye (Allah’a) geri dönüş. “Bilinç ve madde dünyası diye ikili bir dünya yok. Tek bir şey var. Gözleyen ve gözlemlenen de ayrı değil. Durmadan birbirlerine dönüşüyormuş gibi bir illüzyon yaratıyorlar sadece. Hadid Suresi’nde de dendiği gibi: “Nerede olsanız o sizinle beraberdir. Çünkü size hayat veren ruhunuz ona bağlıdır.”

Bilinci Maddeye Çeviren

Dr. Fred Alan Wolf da tanrı tanımını ‘bilinci maddeye çeviren’ diyerek açıklayıp, kuantum fiziğine göre enerji dalgalarının somut dünyaya dönüştüğünü söylerken, tasavvuftaki Misal aleminin (dünya) gerçek öz olan Mana aleminin bir yansıması olduğu inanışıyla bir bağ kuruyor.

Bir söyleşisinde Mevlana’dan “Ruhumda patlayan volkandan yüzlerce dalgalı sel akarken, cennet benim dönmemi sağlıyor” beyitlerini hatırlatan Dr. Wolf, Mevlana’nın sözlerinin kuantum fiziğinin madde tanımlamasıyla (dalga frekanslarını oluşturmak için dönen elektronlar) bire bir benzeştiğini ifade ediyor.

Mevlana'nın dizelerindeki kuantum mekaniği
Kuantum fiziğine göre tüm evrenin tek bir bütün oluşu da ‘vahdet-i vücut’ kavramına karşılık geliyor. Dr. Wolf bunu da Mevlana’nın şu beyitleriyle örneklendiriyor: “Seher vakti gökyüzünde bir ay göründü, gökten indi de gözünü bize dikti, bakmaya başladı. Ay zamanında bir kuş vurmuş doğan gibi. Ay beni kaptı, gökyüzüne uçuruverdi. Kendime baktım, göremedim. Çünkü o ayın lütfuyla bedenim can kesildi. Can alemine gittim. Orada da o aydan başka bir şey göremedim. Hasılı ezeli tecelli sırları, tamamıyla anlaşıldı.”

Mevlana’nın şiirlerinin ışığın doğası ve tanrı parçacığı diye adlandırılan ve varlığı henüz ispatlanamamış olan (CERN’deki LHC deneyinde aranılan, maddeye kütle verdiği sanılan teorik alan, tanrı parçacığı) Higgs bozonunu çağrıştırdığını anlatan Dr. Wolf, evrendeki tüm elektronların tek tek bilince sahip olduğunu söylüyor. Higgs bozonu aslında İslamiyet’te Allah’ın ‘ol’ sözüne karşılık geliyor.

Zamanın ve Mekanın Göreceliği

Akşehir’e giden Nevşehirli Nasrettin Hoca’ya da adamın biri “Hoca saat kaç?” diye sorar. Hocanı cevabı her zamanki gibi şaşırtıcı: “Bilmem ben buranın yabancısıyım.” Kuantum fiziğinde de zaman ve mekan mutlak değildir. Nasrettin Hoca da bir bilgedir. Göle maya çalarken “Ya tutarsa” demesi de her olasılığın mümkün olduğu kuantum dünyasına bir gönderme gibidir. Tutabilir de… Tutmayabilir de…

Kuantum Mekaniği Kuralı: Dolaşıklık 

Kuantum dolaşıklığı ile nesneler birbirinden ayrı, ama yine de iletişim halinde bulundukları bir durumu ifade eder. Dolaşıklık, geçmişte bir zaman etkileşime girmiş parçacıklar arasında bir tür hayali bağ olarak tanımlanabilir Yaptığımız bir gözlem-ölçüm bununla ilişkili olarak diğerini uzaklıktan bağımsız olarak etkiler. Uzaklıkla bağın gücü azalmaz. Yanı başındaki bir ilişki olabileceği gibi, evrenin kıyısındaki bir parçacıkla da aynı güçte ilişkilidir.

Tasavvuftaki Karşılığı 

“Her birimiz tek kanatlı melekleriz ve bizler ancak birbirimizi kucaklayarak uçabiliriz.” Mevlana

İki atom altı parçacığı etkileşime soktuktan sonra birini dünyanın diğer ucuna yerlestirsek bile aralarındaki iletişim kesilmiyor.

Ama işin tuhafi normal kosullarda iletişim dediğimiz şey zaman alacaktır. Yani hiç bir şey ışık hizina ulasamayacağindan bir atom alti parçaciktan digerine iletisim akışı belli bir zaman sonra olmalı.

Fakat dolanık parçaciklar nasıl anlık iletisim sağlayabilir ?

Dolayisi ile kuantumda bir bütün olmaya varılan sonuç ile tasavvuf ta anlatilan teklik aynı noktaya çıkar.

Kuantumda madde enerjinin bir formudur hersey enerjidir tasavvufta da madde bir illüzyondur. Din ilimi bilimle ayni şeyi anlatır.


Kuantum Mekaniği Kuralı: Gözleyenin Gözleneni Gözleyerek   Etkilemesi

Kuantum mekaniğinde, deneyler gözlemlerle bir sonuca bağlanır. Gözleyen bilinçli bir deneycidir. Bir şey gerçekten, ancak gözlem yapıldığı zaman ve gözlemle bağlantılı olarak oluşur. Ölçme bir gözlemdir ve ölçümle var oluşlar ortaya çıkar. O zaman “ilk oluşu” ve “yaratılışı” ortaya çıkaran da daha büyük bir gözlemcidir. Büyük gözlemci, yaratılanları diğerlerinin gözleri ile görür. Klasik fizik gözlemleyici ile gözlemleneni birbirinden ayrı tutar. Kuantum mekaniği gözlemleyiciyi de sisteme dahil eder.

Tasavvuftaki Karşılığı

“Ben sizin yüzünüzün aynasıyım. Sizin gözlerinizden kendi yüzüme bakarım.” Simnani

“Rabbimi kalbimin gözüyle gördüm. Dedim ki: ‘Kimsin Sen?’ cevap verdi: ‘Sen’.” Hallac-ı Mansur

“Rabbim seni göreyim” diyen Hz.Musa'ya “ sen beni göremezsin'' diye cevap veren Rab ve Kuantum fiziğindeki çift yarık deneyindeki gözlemci aynı hakikatin tezahürü değil mi? Çünkü hakikat de bakmadığımız yerde aslında..

Mevlana'dan devam edelim;

Tasavvufta;
"Bir yerde olan her yerde, her yerde olan hicbir yerdedir.."  Mevlana'nın bu sözü kuantumda süperpozisyon ilkesini çağrıştırmaktadır.

Kuantumda;
süperpozisyon tekniği çift yarık deneyinde elektronun yarıkların birinden veya diğerinden geçme olasılığı vardır. Her ikisi de olası olduğu için, aslında her ikisinden birden geçmektedir (durumların süperpozisyonu)

Mevlana'nın "İnsan düşünceden ibarettir, gerisi et ve kemiktir" sözünü onaylayan kuantum fizigi ve bilim insanlari;
- Biz gerçekten bir düşünce evreninde kavramsal bir evrende yaşıyoruz.(Jhon Hagelin)
- Tasarlanan oluşturulan ve yönetilen dünya bizim birincimizde meydana gelmektedir.( Deepak Chopra)

"Ayna etkisi"nden şöyle bir analizi de paylaşmak istiyorum;

Kuantum; gözle görüp gerçek dediğimiz her şey, beynimizin bizim için çizdiği bir resim sadece.Gerçek nedir bilmiyoruz.

Stephen Hawking; gerçekliğin eşsiz bir resmi yoktur.

Şura 11.ayet; O'na(allah'a)benzer hiçbir şey yoktur.

yani anlayacağınız tek gerçek Allah.

SONUÇ

Kuantum fiziği ve tasavvuf insan zihninin rasyonel ve sezgisel fakültelerinin birbirini tamamlayan parçaları. Kuantum fizik dünyayı rasyonel zihnin son derece uzmanlaşması ile deneyimliyor; Tasavvufçular ise sezgisel zihnin son derece uzmanlaşması ile. İkisi de dünyanın tam anlaşılması için gereklidir. Tasavvuf eşyanın en derin tabiatını anlamak için gereklidir ve bilim de modern yaşam için gereklidir. Bu yüzden tasavvuf sezgisi ve bilimsel analiz arasında dinamik bir etkileşime ihtiyaç vardır.

KAYNAKÇA;
• https://www.karar.com/hayat-haberleri/evliyalar-kuantum-fizigi-mi-biliyor-55486
•https://www.fizikist.com/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Sağcılık ve Solculuk nedir arasındaki farklar ve tarihsel kökeni..

Sahi siyasetteki "Sağcı" ve "Solcu" Kavramları Nerden Geliyor? Tarihsel kökeni nedir? Kendini, ‘Ben sağcıyım’ veya ‘solcuyum’ diye nitelendirilen arkadaşlar, şöyle bir toplanın bakalım. Sağcı kimdir, solcu kime denir, hep beraber öğrenelim; Sağcılık ve solculuk kavramlarının kökenini Fransız ihtilaline kadar geri götürebiliriz. Fransız ihtilalinin çalkantılı dönemlerinde 16.Laouis karışıklıkların daha fazla büyümemesi için halkı toplantıya çağırmıştı. Adı her ne kadar halk meclisi olsa toplantıda son söz ve veto hakkı kralın elindeydi. Halk ekmek derdindeyken,kral,soylular ve kilise varolan haklarını koruma ve daha fazlasını elde etme arzusundaydı. Bu mecliste kralın sağındakiler var olan düzeni savunurken,solundaysa halk destekçisi yenilikçiler vardı. Şöyle ki meşrutiyetçiler yani kralın yerinde kalmasını fakat bir meclisle yönetimi paylaşmasını savunanlar sağ tarafta oturuyorlardı. Muhafazakarlardı ve radikal değişim taraftarı değillerdi. Solda

Sevgi tüm kötülüklerin kaynağıdır.

B ugüne kadar hayatımıza çocukluktan itibaren tüm kavramsal etik değerleri hiç sorgulamadan, iç İnsanlık tarihi boyunca ihtiyaç duyduğumuz ve mukaddes bir duygu olan sevginin ne kadar elzem bir tutum olduğu inkar edilemez bir gerçekliktir öyle değil mi? Peki sevginin iyilikle ve kötülükle ilişkisi nedir? Sevgi iyi midir kötü müdür? Sevgi kötülüğe dönüşebilir mi? Ne yazık ki evet. Sevdiği bir kadını bir erkek neden öldürür? Para ve güç sevgisi nedeniyle neden zulümler revaçta? Çocuk sevgisiyle ebeveynlerin çocuklarına olan faşizmi hiç de azımsanmayacak değildir. O halde neden? Sevgi tüm insanlığı kapsayan bir durum değil midir? Ne yazık ki pek de kapsayıcı görünmüyor. Çünkü birine ya da birilerine yahut bir gruba, dine, ideolojiye sevgi beslediğiniz vakit onun karşıtı olan her şeyin karşısında olup hatta nefret edersiniz. Sevginin seçim olduğu her halükarda apaçık olup beraberinde karşıtını oluşturduğu ve bununla beraber, bölünmelere yol açtığını ifade edebilir miyiz? Marks’ın sözleri i

Transhümanizm çağı: Üst insan mi oluyoruz?

 İnsanlık tarihimiz bugüne her türlü badireler atlatarak; önceleri hayatta kalma güdüsüyle daha sonra alet yaparak ve en sonunda doğaya hükmederek muhtelif yollardan geçmekle sürekli bir gelişme göstermiştir. Bu gelişme duracak gibi de değildir. Hayatını kolaylaştırmaya doğru gelişme sağlayan yaralarını saracak teknolojiye gelinen noktada; insanlık tarihi ne kadar savaş gibi utanç verici kötülükler yaşıyor olmasına karşın beraberinde çok iyi işler de yapmaktadır. Yerleşik hayatla medeniyeti de oluşturan insan ırkı barbarlık ve hayvani benliğini de arkasında kısmen de olsa bırakarak hümanizmi benimsemiş ve insana değer vererek medeniyet öncesi karanlığı gerisinde bırakmıştır. Hümanizmle sosyal hayatı etik ve normlarla düzen sağlayan, bilim yapan insan ırkı; artık makinelerle iş yapmakta ve makinelerle birleşerek üst insan çağına giriş yapmıştır bu yüzyılımızda. Nedir bu üst insan çağı? Transhümanizm çağı.. Transhümanizmi ne olduğunu irdeleyerek bu üst insan modelimizin ne olacağını göre